Depremin İşçi-İşveren İlişkisine Etkisi
Yazan: Zeynep Taydaş | 08 Mart 2023

6 Şubat 2023 tarihinde Kahramanmaraş merkezli olan ve Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerini ağır şekilde etkileyen 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremler sebebiyle 08.2.2023 tarihli ve 6785 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla depremden etkilenen on ilde 3 ay süreyle OHAL ilan edilmiştir. Bu kapsamda OHAL ilan edilen bölgelerde, sayılanlar ile sınırlı olmamak üzere gerekli harcamalar öncelikle kamu kaynakları ile yardımlardan sağlanacak, bölgeye giriş çıkışlar sınırlandırılabilecek, eğitime ara verilebilecek, konaklama tesisleri gerektiğinde kapatılarak olağanüstü halin gerekleri uyarınca kullanılabilecek, haberleşme araç gereçlerinden yararlanılmak üzere geçici olarak el koyulabilecektir. Ayrıca gözlemlenen hırsızlık ve yağma suçlarda gözaltı süresi dört güne çıkartılmıştır.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik mevzuatı bakımından ise 22.02.2023 tarihli ve 32112 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 125 Numaralı Olağanüstü Hal Kapsamında Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Alanına İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile de OHAL ilan edilen bölgede kısa çalışma ödeneği ile nakdi ücret desteği uygulamalarına başlanmış ve OHAL süresince çalışanların hizmet veya iş sözleşmelerinin feshinde birtakım kısıtlamalar yürürlüğe girmiştir. Kararnamenin tamamına ile ilgili bülten yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Deprem ve doğal afetler, sosyal ve ekonomik yaşantıyı etkilediği kadar işçi – işveren ilişkisi ile tarafların hak ve yükümlülüklerini de etkileyebilmektedir. İlgili yazımızda depremin iş kazası, iş sağlığı ve güvenliği ile zorlayıcı sebep ve fesih bakımından işçi-işveren ilişkisine etkileri incelenecektir.

1.İş Kazası Bakımından

İş kazası, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 13. maddesinde tanımlanmakta olup en geniş anlamıyla sigortalıların işini yaparken işyerinde veya işyeri dışında gerçekleşen ve çalışanı bedenen veya ruhen etkileyen olayları ifade etmektedir.

Yerleşik Yargıtay içtihatları ‘’sigortalının iş yerinde bulunduğu sırada meydana gelen ve sigortalıyı bedence veya ruhça özre uğratan her olay iş kazasıdır. Olayın iş kazası sayılması için kazanın sadece iş yeri koşullarından veya işverenin iş güvenliği önlemlerini almamasından meydana gelmesi gerekmez. Kazanın iş yerinde ve dolayısıyla işçinin işverenin otoritesi altında bulunduğu sırada meydana gelmesi yeterlidir. İşyeri ile ilgisi bulunmayan 3. kişilerin kasti veya taksirli eylemi, yıldırım düşmesi, deprem gibi doğa olaylarının neden olduğu kaza da iş kazasıdır.’’ şeklinde olup bu kapsamda deprem sırasında işyerinde çalışan veya görevli olarak işyeri dışında başka bir yere gönderilmesi sebebiyle depreme maruz kalıp hayatını kaybeden veya bedensel ya da ruhsal zarara maruz kalan kişiler, iş kazasına uğramış kabul edilmektedir. Kazanın deprem vb. doğal afetler sonucu meydana gelmesi durumunda her ne kadar kusur sorumluluğu bakımından illiyet bağının kesildiği ve işverenin sorumluluğunun söz konusu olmayacağı düşünülse dahi işveren, iş sağlığı ve güvenliği yönünden tüm yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini ve gerekli tüm tedbirleri aldığını ispat etmelidir.

2.İş Sağlığı ve Güvenliği Bakımından

a.İşverenin Yükümlülükleri

Genel Olarak

İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu (“6331 sayılı Kanun”) ve ilgili mevzuat uyarınca işverenler genel hatlarıyla (i) gerekli tüm tedbirleri almak, (ii) çalışanları mesleki riskler ve alınması gereken önlemler konusunda bilgilendirmek, (iii) çalışanlara iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili gerekli eğitimleri vermek, (iv) risk değerlendirmesi yapmak ve (v) işyerinde iş sağlığı ve güvenliği için alınan tüm tedbirlere uyulup uyulmadığını denetleyerek önlemlere uyulmasını sağlamakla yükümlüdür.  

İşverenlerin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülükleri, işyerinin faaliyet alanı doğrultusunda İş Sağlığı ve Güvenliğine ilişkin İşyeri Tehlike Sınıfları Tebliği ile listelenen tehlike sınıflarına göre değişiklik gösterebilmektedir.

Mevzuat, işverenlerin iş sağlığı ve güvenliği konusunda uzman kişi ve kurumlardan hizmet almasına müsaade etmekle birlikte ilgili yerlerden alınan hizmetler sonucu işverenin sorumluluklarını ortadan kaldırmamaktadır.

6331 sayılı Kanun’un "Risk Değerlendirmesi; Kontrol, Ölçüm ve Araştırma" başlıklı 10. Maddesi gereği işverenler, risk değerlendirmesi yaparken özetle aşağıda yer alan hususları dikkate almalıdır:

  • Çalışanlarının yaş, engellilik, hamilelik vb. belirli risklerden daha fazla etkilenebilecekleri özel durumları,
  • Kullanılacak iş ekipmanlarının, kimyasal maddelerin ve preparatlarının seçimi,
  • İşyerinin düzeni,

İşveren, usulünce yapacağı risk değerlendirmesi sonucunda alınması gereken tedbirler ile kullanılması gereken koruyucu ekipmanları belirler ve çalışanların işyerinde maruz kaldığı risklerin belirlenmesine yönelik gerekli incelemeleri yapmakla yükümlüdür.

6331 sayılı Kanun hükümleri gereği işverene oldukça geniş bir sorumluluk alanı belirlenmiş ve kusur sorumluluğunun sınırları adeta kusursuz sorumluluğa yaklaştırılmıştır.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 20.03.2013 tarihli, 2012/1121 E. 2013/386 K. Sayılı ilamı ile de işverenin yükümlülüklerinin kapsamının geniş yorumlanması gerektiği belirtilmiştir. Şöyle ki:

‘’Bundan başka işveren, mevzuatta öngörülmemiş olsa dahi bilimsel ve teknolojik gelişmelerin gerekli kıldığı iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almak zorundadır. Bilim, teknik ve örgütlenme düşüncesi yönünden alınabilme olanağı bulunan, yapılacak gider ve emek ne olursa olsun bilimin, tekniğin ve örgütlenme düşüncesinin en yeni verileri göz önünde tutulduğunda, işçi sakatlanmayacak, hastalanmayacak ve ölmeyecek ya da bu kötü sonuçlar daha da azalacaksa her önlem işverenin koruma önlemi alma borcu içine girer.’’

Deprem Bakımından

İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatı bakımından ana kaynak 6331 sayılı Kanun olsa da Kanun hükümlerinin uygulanışına dair usul ve esaslar, çeşitli Yönetmelikler ile düzenlenmektedir.

17.07.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan İşyeri Bina ve Eklentilerinde Alınacak Sağlık ve Güvenlik Önlemlerine İlişkin Yönetmelik (‘’Yönetmelik’’) ile işyeri bina ve eklentilerinde bulunması gereken asgari sağlık ve güvenlik şartları belirlenmiş olup işverenler, ilgili Yönetmelik EK-1’de belirtilen asgari sağlık ve güvenlik şartlarını yerine getirmekle yükümlüdür.

EK-1’in ‘’Binaların Yapısı ve Dayanıklılığı’’ başlıklı ilgili maddesine göre,

‘’İşyeri binaları ile bunlara yapılacak her çeşit ek ve değişiklikler, yapılan işin özelliğine uygun nitelik ve yeterli sağlamlıkta inşa edilir. Binaların dayanımına ilişkin değerlendirmelerde 6/3/2007 tarihli ve 26454 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Deprem Bölgelerinde Yapılacak Binalar Hakkında Yönetmelikten (Güncel haliyle Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği) ve TS 500 standardından yararlanılabilir.’’

İş sağlığı ve güvenliği mevzuatı uyarınca işveren;

  • İşyeri binası ve eklentilerinin deprem vb. doğal afetlere dayanıklı olup olmadığını tespit ederek risk değerlendirmesi yapmalı,
  • Yapacağı risk değerlendirmesi sonrasında belirlenen riskler hakkında gerekli önlemleri almalı,
  • Alınan önlemler ile işyerinde uyulması gereken kurallara ilişkin ise çalışanları bilgilendirmeli, eğitmeli ve kurallara uyulmasını sağlamalıdır.

İşverenin alması gereken önlemler yalnızca bina ve eklentileri ile sınırlandırılmamakta, işyeri içerisinde de gerekli tespitlerin yapılması ve tedbirlerin alınması gerekmektedir.

İşverenin, iş sağlığı ve güvenliği yükümlülüklerini hiç veya gereği gibi yerine getirmemesi halinde idari, hukuki ve cezai sorumlulukları söz konusu olabilmektedir. İdari sorumluluğa örnek olarak 2023 yılı itibariyle iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili tedbir almayan işverenler aleyhine tehlike sınıfı, çalışan sayısı ve ihlal edilen Kanun maddesine göre değişkenlik göstermek kaydıyla 15.529,00-TL’den başlayan; risk değerlendirmesi yapmayan işverenler aleyhine ise 34.982,00-TL’den başlayan idari para cezası tahakkuk ettirilecektir. Ayrıca, İşyeri Bina ve Eklentilerinde Alınacak Sağlık ve Güvenlik Önlemlerine İlişkin Yönetmelik dahil olmak üzere 6331 sayılı Kanun kapsamında çıkarılan Yönetmelik hükümlerine aykırı davranılması halinde ise ihlal edilen her hüküm için aylık 7.755,00-TL’den başlayan idari para cezası riski bulunmaktadır.

b.İş Sağlığı ve Güvenliği Önlemlerinin Alınmaması Sonucu İşçinin Hakları

Çalışanlar, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu m.13 uyarınca şartları oluştuğu takdirde işyerinde yeterli iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınmaması durumunda aşağıdaki haklara sahiptir:

  • Çalışmaktan Kaçınma
  • İş Akdini Haklı Sebebe İstinaden Fesih

6331 sayılı Kanun’un ‘’Çalışmaktan Kaçınma Hakkı’’ başlıklı 13. Maddesi uyarınca;

  • Çalışan, ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kaldığı takdirde (i) İSG kuruluna veya (ii) işyerinde İSG kurulunun bulunmaması halinde işverene başvurarak durum tespitinin yapılmasını ve gerekli tedbirlerin alınmasını talep etme hakkına sahiptir.
  • Çalışan, işvereni tarafından talebi yönünde karar verilmesi halinde ayrıca gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınabilir.
  • Çalışanlar, ciddi ve yakın tehlikenin önlenemez olduğu durumlarda İSG kuruluna veya işverenine öncelikle talepte bulunmasına yönelik usule uymaksızın işyerini veya tehlikeli bölgeyi terk edebilirler.
  • Çalışanlar, talep etmelerine rağmen işveren tarafından gerekli tedbirlerin alınmaması halinde, iş ilişkisinin tabi olduğu Kanun hükümlerine göre iş sözleşmelerini feshedebilirler.

4857 sayılı İş Kanunu’na tabi çalışanlar tarafından yapılabilecek fesih, Kanunu’nun 24//II-f maddesinde belirtilen ‘’çalışma şartlarının uygulanmaması’’ sebebiyle haklı nedenle fesihtir. Çalışan tarafından bu yönde bir fesih yapılabilmesi için yukarıdaki usulün yerine getirilmesi gerekmektedir.

İşyerinde gerekli tedbirler alınıncaya kadar çalışmaktan kaçınma hakkını kullanan çalışanların ilgili dönemdeki ücret ile tabi oldukları Kanun ve iş sözleşmesinden doğan hakları saklı olup bu doğrultuda çalışan, iş görme borcunu yerine getirmekten kaçındığı halde işveren, işçiye ücret vb. menfaatleri ödeme borcundan kurtulmamaktadır.

İşveren, çalışmaktan kaçınma hakkını kullanan çalışanlara çalışma koşullarında esaslı değişiklik teşkil etmeyecek şekilde tehlikenin bulunmadığı başka bir alanda iş görme borçlarını yerine getirmelerini teklif edebilecektir. Bu doğrultuda işçi, çalışma koşullarında esaslı bir değişiklik meydana gelmiyor ise işverenin teklifi doğrultusunda iş görme borcunu yerine getirmekle mükelleftir.

Çalışanlar tarafından işyeri binası hakkında depreme dayanıklılık raporu alınması veya olası doğal afetler karşısında gerekli tedbirlerin alınması yönünde talepte bulunulması halinde (i) işveren bu raporu temin etmezse, (ii) risk değerlendirmesi yapmazsa veya (iii) binanın depreme dayanıklı olmadığı tespit edilirse ve gerekli tedbirler alınmazsa İşçi, 6331 sayılı Kanun’un 13. maddesine göre şartları oluştuğu takdirde çalışmaktan kaçınma hakkına veya İş Kanunu’nun 24. Maddesi uyarınca iş akdini haklı sebeple fesih hakkına sahip olabilecektir.

İşverenlerin, iş sağlığı ve güvenliği yükümlülükleri kapsamında işyerinin depreme dayanıklı olup olmadığı hakkında analiz yaptırmaları ve bu analizin sonuçlarına göre gerekli önemleri almaları gerektiği kanaatindeyiz. İşçilerin bu yönde bir talebi sonrası işveren tarafından gerekli analizi yapmaktan imtina edilmesi halinde bu durum iş sağlığı ve güvenliği önlemlerini almamak olarak kabul edilebilecek ve işçilere haklı nedenle fesih imkânı verebilecektir.

İşyeri binasının deprem sebebiyle hasar alması veya deprem dayanıklılık analizine göre dayanıklı olmadığının tespit edilmesi, işyeri hakkında yıkım kararı verilmesi gibi durumlarda ise hem işçi (m.24/III) hem de işveren (m.25/III) açısından haklı nedenle fesih sebebi olarak düzenlenen ‘’Zorlayıcı Sebep’’ kavramı gündeme gelebilecektir.

3.Zorlayıcı Sebep ve Fesih Bakımından:

Öncelikle belirtmemiz gerekir ki, bülten metninin başında bahsedildiği üzere 22.02.2023 tarihli ve 32112 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 125 Numaralı Olağanüstü Hal Kapsamında Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Alanına İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile OHAL ilan edilen bölgede OHAL süresince çalışanların hizmet veya iş sözleşmelerinin feshinde birtakım kısıtlamalar getirilmiştir. Bu doğrultuda, 22.02.2023 tarihinden itibaren (i) ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller, (ii) işyerinin kapanması veya faaliyetinin sona ermesi, (iii) belirli süreli sözleşmelerin süresinin sona ermesi ve (iv) ilgili mevzuatına göre yapılan her türlü hizmet alımları ile yapım işlerinde işin sona ermesi halleri dışında işveren tarafından feshedilemeyecektir. Bu hükmü ihlal eden işverenler için işten çıkarılan her işçi için fiilin işlendiği tarihteki aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacaktır.

OHAL ilan edilen bölgelerde mevcut fesih yasağı sebebiyle, bültenin devamında yer verilen zorlayıcı sebeple fesih imkanı işveren için mümkün olmamakla birlikte ilgili fesih türü ana hatlarıyla aşağıda izah edilmektedir.

İş Kanunu’nda mücbir sebep kavramı yerine “zorlayıcı sebep” halinden bahsedilmekle birlikte Kanun metninde herhangi bir tanıma rastlanmamaktadır. Ancak zorlayıcı sebep, 30.4.2011 tarihli ve 27920 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Kısa Çalışma ve Kısa Çalışma Ödeneği Hakkında Yönetmelik ile şu şekilde tanımlanmaktadır:

“İşverenin kendi sevk ve idaresinden kaynaklanmayan, önceden kestirilemeyen, bunun sonucu olarak bertaraf edilmesine imkân bulunmayan, geçici olarak çalışma süresinin azaltılması veya faaliyetin tamamen veya kısmen durdurulması ile sonuçlanan dışsal etkilerden kaynaklanan dönemsel durumları ya da deprem, yangın, su baskını, heyelan, salgın hastalık, seferberlik gibi durumlar.“

İşçinin bir haftadan fazla işe gelmesine engel olan veya işverenin işyerinde işin bir haftadan fazla durmasına neden olan zorlayıcı sebebin varlığı halinde zorlayıcı nedenin hangi taraftan kaynaklandığına bağlı olarak bu durumdan sorumlu olmayan taraf fesih hakkını kullanana kadar iş sözleşmesi askıda olacaktır.

İşçinin işine devamını olanaksız kılacak biçimde (deprem sebebi ile işyerinin kapatılması veya işçilerin işe gelememesi gibi durumlar) yaşadığı bölgede deprem meydana gelmesi zorlayıcı neden olarak kabul edilmektedir.

a.İşçinin Zorlayıcı Sebeplerle Derhal Fesih Hakkı

İş Kanunu m. 24’e göre “İşçinin çalıştığı işyerinde bir haftadan fazla süre ile işin durmasını gerektirecek zorlayıcı sebepler ortaya çıkarsa” işçi iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkına sahip olacaktır.

İş Kanunu m. 40 uyarınca beklenmesi gereken bu bir haftalık süre içinde işveren, çalışana her gün için yarım ücret ödemekle yükümlüdür. Bir haftalık süreden sonra işçi tarafından fesih hakkı kullanılmazsa sözleşme askıda kalmaya devam edecek ve zorlayıcı neden varlığını devam ettirdiği sürece işçi haklı nedenle fesih hakkını koruyacaktır.

b.İşverenin Zorlayıcı Sebeplerle Derhal Fesih Hakkı

İş Kanunu m. 25’e göre “İşçiyi işyerinde bir haftadan fazla süre ile çalışmaktan alıkoyan zorlayıcı bir sebebin ortaya çıkması” durumunda işveren iş sözleşmesini haklı nedenle fesih hakkına sahip olacaktır.

Zorlayıcı sebebin meydana gelmesi ile birlikte çalışan, ifa imkansızlığı sebebi ile iş görme edimini ifa edememektedir. Bu durumda da işçinin zorlayıcı sebeple iş akdini feshindeki gibi iş sözleşmesi bir hafta boyunca askıda kalmaktadır ve işveren, bu bir hafta içerisinde işçiye her gün için günlük ücretinin yarısı tutarında ücretini ödemekle yükümlüdür.

4.Sonuç

Çalışanın iş gördüğü esnada meydana gelen deprem sebebiyle yaralanması veya vefat etmesi halinde meydana gelen kaza iş kazası olarak kabul edilmektedir. İşveren, işyeri ve eklentilerinin deprem başta olmak üzere doğal afetlere karşı teknolojik imkanlar doğrultusunda dayanıklılığını sağlamak ve gerekli önlemleri alarak çalışanını bilgilendirmekle yükümlüdür. İşverenin iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde çalışanlar, şartları oluştuğu takdirde çalışmaktan kaçınma ve iş akdini haklı sebebe istinaden feshetme hakkına sahiptir. İşverenin bahsedilen geniş kapsamlı yükümlülüklerinin haricinde, iş sağlığı ve güvenliği mevzuatı gereği yükümlülüklerini yerine getirmemesi halinde idari, hukuki ve cezai sorumluluğu da söz konusu olabilecektir.

İşyeri bina ve eklentilerinin depreme dayanıklı olup olmadığını tespit etmek, dayanıklı olması adına gerekli önlemleri almak, işyeri binasının yakın bir zamanda bir deprem geçirmesi halinde yapı için bir hasar raporu aldırmak, işverenin iş sağlığı ve güvenliği yükümlülükleri kapsamındadır.

Bu nedenle işverenlerin 6331 sayılı Kanun ve ilgili mevzuata uyum sağlamak adına azami özen göstermesini, bu kapsamda üçüncü kişi ve kurumlardan hizmet alınıyor ise ilgili hizmetin düzenli aralıklarla denetlenmesini ve çalışanlarına gerekli her türlü eğitimi sağlamasını tavsiye ederiz.

Paylaş: