Anayasa Mahkemesi (“AYM”) Alacaklıları Koruyan Emsal Bir Karar Verdi: AYM, “Alacağın Enflasyon Karşısında Erimesi Mülkiyet Hakkı İhlalidir.” Dedi.
Enflasyon karşısında paranın değerinin ciddi şekilde erimesi alacaklıları mağdur eden bir durumdu. Alacaklılar alacağını tahsil etse dahi tahsilat sürecine kadar paranın değeri önemli oranda düşmekteydi. Bunun için de etkili bir mekanizma yoktu. AYM Genel Kurulu’nun 2024/41763 numaralı başvuru ile ilgili yayınladığı 08/07/2025 tarihli kararda (“Karar”), alacaklıları yakından ilgilendiren çok önemli bir tespitte bulundu. AYM, özel hukuk kişileri arasındaki borç ilişkilerinde enflasyon kaynaklı değer kaybının tazmin edilememesinin mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak etkili başvuru hakkını ihlal ettiğine karar verdi.
Başvurucu tarafından 2010 yılında başlattığı icra takibinin neticesinde 2020 yılında alacağını faiziyle tahsil edilmiştir. Ancak faizin yetersiz olması sebebiyle aşkın zarar davası yerel mahkeme ve Yargıtay tarafından reddedilmiştir. Gerekçe olarak genel ekonomik koşulların (enflasyon, kur artışı vb.) tek başına yeterli olmadığı, bunların dışında zararın somut olarak kanıtlanması gereğinden söz edilmiştir.
AYM, mevcut başvuruda ve benzer uyuşmazlıklarda, özel hukuk kişileri arasındaki alacağın enflasyon karşısında uğradığı değer kaybının tazmin edilmemesinin, başvurucuya aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklediği sonucuna varmıştır.
Bu durumun, Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkıyla bağlantılı olarak Anayasa’nın 40. maddesinde düzenlenen etkili başvuru hakkının ihlaline yol açtığı kararlaştırılmıştır.
AYM, ihlalin temel nedeninin, özel hukuk kişileri arasındaki alacağın değer kaybını önlemeye yönelik mevcut hukuki mekanizmanın etkinliğini yitirmesi olduğunu belirtmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 122. maddesinde (eski 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 105. maddesi) düzenlenen munzam zarar (aşkın zarar) davası, teorik olarak alacağın enflasyon karşısında uğradığı değer kaybının tazminini güvence altına almayı amaçlasa da mevcut uygulamadaki yorumlar bu amaca hizmet etmemektedir.
Neden Yetersiz?
Yargıtay içtihatları ve uygulanan ispat kuralları uyarınca;
1. Munzam zararın ispatı için somut delillerin sunulması zorunlu tutulmaktadır.
2. Yüksek enflasyon, devalüasyon ve kurdaki dalgalanma gibi genel ekonomik olumsuzluklar tek başına zararın varlığı için yeterli kabul edilmemektedir.
3. Alacaklının zararının, faizin öngördüğü telafi sınırını aşması ve bu zararı somut vakıalarla ispatlaması gerekmektedir.
AYM’ye göre, bu katı ispat yükümlülüğü, enflasyonist dönemlerde alacaklının mülkiyet hakkını koruyacak ve alacağın değer kaybının tazmin edilmesini sağlayacak yeterli bir hukuki sistemin bulunmadığı anlamına gelmektedir.
AYM, ihlalin temelden yapısal bir sorundan kaynaklandığını belirterek, çözüme yönelik önemli adımlar atmıştır. İhlalin giderilmesi ve benzer başvuruların çözülmesi amacıyla pilot karar usulünün uygulanmasına karar verilmiştir. Yapısal çözümün sağlanması ve özel hukuk kişileri arasındaki alacağın enflasyon karşısında değer kaybını önleyecek etkili bir mekanizma oluşturulması için keyfiyetin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bildirilmesine hükmedilmiştir. Benzer başvuruların incelenmesi, Karar’ın Resmî Gazete’de yayımlanmasından itibaren dört ay süreyle ertelenmiştir.
Bu karar ile bireysel bir ihlal tespitiyle sınırlı kalınmayıp “pilot karar” usulü benimsenerek yapısal bir soruna işaret edilmiştir. AYM, meselenin kanunların yorumundan değil, yasal boşluk veya yetersizlikten kaynaklandığını belirlemiş ve bu nedenle kararı Türkiye Büyük Millet Meclisi(‘’TBMM’’) ‘ne göndermiştir.
Kararda, alacakların enflasyon karşısındaki değer kaybının giderilmesine yönelik yeni bir yasal düzenleme yapılması gerektiği vurgulanmaktadır. Bu düzenleme, faiz oranlarının enflasyon karşısında erimemesi için endeksler belirlenmesi, yeni bir tazminat hesaplama yöntemi getirilmesi veya munzam zararın ispat koşullarının kolaylaştırılması gibi çeşitli şekillerde olabileceği değerlendirilmektedir.
Bunun yanı sıra, Yargıtay’ın enflasyonun tek başına zararı ispatlamaya yeterli olmadığına dair içtihadının, AYM’nin bu kararından sonra yeni davalarda farklı bir değerlendirmeye konu olabileceği öngörülmektedir.
Sonuç olarak, AYM’nin ilgili kararı yalnızca bireysel bir uyuşmazlığı çözmekle kalmamış, aynı zamanda uzun süredir gündemde olan bir sorunu da ele alarak TBMM’nin dikkatine sunmuştur.
Karar’ın tamamına bu link üzerinden erişebilirsiniz.