95 Yıllık Türk Parasının Kıymetini Koruma Kanunu’nun Temel Maddesi AYM Tarafından İptal Edildi
Anayasa Mahkemesi (“AYM”), 15 Ekim 2025 tarihli ve 2025/136 sayılı kararıyla, 1930 tarihli ve 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanun’un Cumhurbaşkanına geniş yetkiler tanıyan 1. maddesini Anayasa’ya aykırı bularak iptal etmiştir. Söz konusu karar, yasama ve yürütme organları arasındaki yetki paylaşımı ile temel hak ve özgürlüklerin kanunla düzenlenmesi ilkesine ilişkin önemli bir anayasal değerlendirme içermektedir.
İptale konu olan 1567 sayılı Kanun’un 1. maddesi, Cumhurbaşkanına; kambiyo, nükut (nakit), esham (hisse senetleri) ve tahvilat alım satımı ile kıymetli madenler, kıymetli taşlar ve bunlardan mamul eşyaların ülkeye ithali ve ülkeden ihracını düzenleme, sınırlama ve Türk lirasının değerinin korunması amacıyla kararlar alma yetkisi tanımaktaydı.
AYM , bu düzenlemeyi “yasama yetkisinin devredilmezliği” ilkesi çerçevesinde incelemiştir. Yasama yetkisinin devredilmezliği anayasal açıdan temel ilkelerden biridir. AYM’ye göre, Anayasa’nın 7. maddesi uyarınca kanun koyma yetkisi münhasıran Türkiye Büyük Millet Meclisi(‘’TBMM’’) ne aittir ve bu yetki devredilemez. Yürütme organının düzenleme yetkisi, ancak yasama organının temel ilkeleri ve ana çerçeveyi bir kanunla belirlemesinden sonra sınırlı, tamamlayıcı ve bağımlı bir nitelik taşıyabilir.
Mahkeme kararında özetle şu hususları vurgulamıştır;
- Anayasa’nın 7. maddesi uyarınca kanun yapma yetkisi devredilemez bir şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisi (‘TBMM’’) ne aittir. Yürütme organı, ancak kanunun temel ilkeleri ve çerçevesi belirlendikten sonra uzmanlık ve idari teknik gerektiren ayrıntıları düzenleyebilir.
- İptal edilen kural, mülkiyet, sözleşme ve teşebbüs özgürlüğü gibi temel hakları doğrudan etkileyen son derece geniş bir alanda, temel ilkeleri ve çerçeveyi kanunla belirlemeden, sınırsız ve belirsiz bir düzenleme yapma yetkisini doğrudan Cumhurbaşkanına bırakmaktadır.
- Kanunun, yetkinin hangi şartlar altında ve hangi ilkeler doğrultusunda kullanılacağına dair somut bir çerçeve çizmeden, sadece “Türk parasının kıymetinin korunması” amacını belirtmesi yeterli görülmemiştir. Bu durum, yasama yetkisinin Anayasa’ya aykırı olarak yürütmeye devredilmesi anlamına geldiği için kuralın iptaline karar verilmiştir.
Kararın Kapsamı ve İptalin Etkisi
AYM, sadece 1. maddeyi iptal etmekle kalmamış, 6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası uyarınca, 1. maddenin iptali nedeniyle uygulanma imkânı kalmayan Kanun’un 2. ve ek 5. maddelerinin de iptaline karar verilmiştir.
En kritik nokta ise kararın yürürlük tarihidir. Yüksek Mahkeme, 95 yıldır yürürlükte olan bir kanunun temel dayanağının derhal ortadan kalkmasının yaratacağı hukuksal boşluğun kamu yararını ağır şekilde ihlal edeceği kanaatiyle, Anayasa’nın 153. ve 6216 sayılı Kanun’un 66. maddeleri uyarınca bir istisnayı uygulamıştır. Bu kapsamda, iptal hükümlerinin, kararın Resmî Gazete’de yayımlanmasından başlayarak dokuz ay sonra yürürlüğe girmesine karar verilmiştir. AYM, halihazırda kambiyo rejiminde yaşanabilecek kargaşayı öngörerek meclise düzenleme yapma konusunda süre tanımıştır.
Bu süre zarfında TBMM’nin, Anayasa Mahkemesi’nin belirttiği ilkeler doğrultusunda yeni bir yasal düzenleme yapması beklenmektedir. Yeni düzenlemenin, Türk parasının değerinin korunması için alınacak tedbirlerin ana çerçevesini, temel ilkelerini ve sınırlarını net bir şekilde belirlemesi, yürütme organına ise sadece bu çerçeve dahilinde teknik ayrıntıları düzenleme yetkisi vermesi gerekecektir.
- Kısa Vade (Önümüzdeki 9 Ay): İptal kararının yürürlüğe girişinin ertelenmesi nedeniyle, 1567 sayılı Kanun’a dayanılarak çıkarılmış olan mevcut Cumhurbaşkanı Kararları, tebliğler ve diğer tüm ikincil mevzuat, dokuz aylık sürenin sonuna kadar hukuki geçerliliğini ve yürürlüğünü sürdürecektir. Bu süre zarfında ekonomik aktörlerin mevcut yükümlülüklerinde bir değişiklik bulunmamaktadır.
- Öngörümüz: AYM iptal kararında vurguladığı ilkeler gözetilerek yapılacak yeni yasal düzenlemenin, yürütme organının takdir yetkisini daraltması ve sermaye hareketlerine ilişkin temel kuralları kanun düzeyinde belirlemesi beklenmektedir. Bu durum, uzun vadede hukuki öngörülebilirliği ve yatırım ortamının güvenliğini artırma potansiyeli taşımaktadır.
Mevcut kambiyo ve dış ticaret rejimine ilişkin düzenlemeler, bu sürenin sonuna kadar yürürlükte kalmaya devam edecektir.