İşçinin Rızası Olmadan Mesajlarının Okunarak Edinilen Bilgiler ile İş Akdinin Feshedilmesinin Anayasaya Aykırılığı ve İşverenin İşçinin Kullanımına Sunduğu İletişim Araçlarını Denetleme Yetkisinin Sınırları
Anayasa Mahkemesi, yapılan bireysel başvuru neticesinde vermiş olduğu emsal karar ile iş akdinin feshi hususlarında işçinin açık rızası olmadan okunan mesajların hak ihlali sonucu doğurduğuna karar verdi. Anayasa Mahkemesi’nin kararı, kişilerin Anayasa ve Temel Hak ve Hürriyetlere İlişkin Sözleşmeler açısından devletin pozitif yükümlülükleri ile bireylerin temel hakları yönünden dikkat edilmesi ve değerlendirilmesi gereken hususları ortaya koymaktadır.
Başvurucu tarafından tüm olağan hukuki yolların tüketilmesinin ardından Anayasa Mahkemesi’ne yapılan bireysel başvuru süreci neticesinde işverenin hukuka aykırı yollar ile elde ettiği delillerin geçersizliğine ve iş akdinin rıza dışı elde edilen mesajlarla sonlandırılamayacağına karar verilmiştir.
Somut Olay Özeti
İlgili olayda başvurucu özel bir şirket çalışanı olup şirketin hizmet sağladığı Sağlık Bakanlığı’na bağlı bir devlet hastanesinde bilgi işlem sorumlusu olarak görev yapmaktayken kurum yöneticilerinden birinin başvurucuya görevi için tahsis edilmiş bilgisayardaki kişisel WhatsApp yazışmalarını bir şekilde görerek bu yazışmaların içeriklerini temin etmesi sonucunda bu yazışmalara dayanılarak başvurucunun iş akdi feshedilmiştir. İşverence yapılan fesih üzerine başvurucu işe iade istemiyle dava açmış, fesih bildiriminin yazılı olarak yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, feshin geçersizliğine ve başvurucunun işe iadesine karar verilmiş, ancak davalı vekillerinin anılan karara karşı yaptığı istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesi İlgili Hukuk Dairesinin kararıyla kabul edilmiş ve davanın reddine kesin olarak karar verilmiştir. Verilen karar üzerine başvurucu Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapmıştır.
Anayasa Mahkemesince Yapılan Değerlendirme
Somut olayda işverenin, başvurucunun işyeri bilgisayarını kullanarak yaptığı mesajlaşmalarını denetlemesi ve içeriğini incelemesi sonucu elde ettiği bilgileri iş akdinin feshine dayanak yapması sebebiyle Anayasa Mahkemesi, iddianın değerlendirilmesinde, Anayasa’nın “Özel Hayatın Gizliliği” kenar başlıklı 20. maddesi ile “Haberleşme Hürriyeti” kenar başlıklı 22. maddesini dayanak olarak almıştır. İlgili maddeler ve sair diğer kanun ve maddeler ışığında Anayasa Mahkemesi, devletin bireyin temel hak ve özgürlüklerine keyfi olarak müdahale etmemenin yanında üçüncü kişilerin saldırılarını önlemekle de yükümlü kılındığı, bu bağlamda devletin pozitif bir yükümlülüğünün de bulunduğunu ve bu yükümlülüğün yetki alanında bulunan tüm bireyleri gerek kamusal makamların ve diğer bireylerin gerekse kişinin kendisinin eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı korumak yönünde olduğunu belirterek devletin özel hayata saygı ve haberleşme hürriyeti yönünden geniş bir sorumluluk alanı olduğunu vurgulamıştır.
Anayasa Mahkemesi bu bağlamda işlerin etkin bir şekilde yürütülmesi ile bilgi akışının kontrolünü sağlamak, işçinin eylemlerine bağlı cezai ve hukuki sorumluluğa karşı korunmak, verimliliği ölçmek veya güvenlik endişeleri gibi haklı ve meşru görülebilecek nedenlerle işvereninin yönetim yetkisi dahilinde kural olarak işçinin kullanımına sunduğu iletişim araçlarını denetleyebileceğini ve kullanıma ilişkin sınırlamalar öngörebileceğini belirterek bu yönetim hakkının sınırsız olmadığını, bu hak dahilinde yapılacak uygulamaların da yine çalışanın temel hak ve özgürlüklerini zedeleyecek şekilde yapılamayacağını vurgulamıştır. Özellikle derece mahkemelerince yapılacak denetlemelerde belirli güvencelerin hakka müdahale eden üçüncü kişi tarafından sağlanıp sağlanmadığının incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Şöyle ki;
- İşverence kullanıma sunulan iletişim araçlarının ve iletişim içeriklerinin incelenmesinin haklı olduğunu gösteren meşru gerekçeler olup olmadığı incelenmelidir. Bu inceleme işin ve işyerinin özellikleri de gözetilerek yapılmalı ve söz konusu bu denetlemede iletişim akışı ile iletişim içeriklerinin incelenmesi arasında ayrım yapılmalıdır.
- İletişimin denetlenmesi ve kişisel verilerin işlenmesi süreci şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmeli ve bunun gereği olarak da süreçle ilgili olarak çalışanlar işveren tarafından önceden bilgilendirilmelidir.
- Çalışanın temek hak ve hürriyetlerine işveren tarafından yapılan müdahale, ulaşılmak istenen amaç ile ilgili ve bu amacı gerçekleştirmeye elverişli olmalı ve elde verilenin hedeflenen amaç doğrultusunda kullanılması gerekmektedir.
- İşveren tarafından yapılan müdahalenin gerekli kabul edilebilmesi için aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılması mümkün olmamalı, müdahale ulaşılmak istenen amaç bakımından zorunlu olmalıdır.
- Müdahalenin orantılı bir müdahale olarak kabul edilmesi için iletişimin denetlenmesi ile ilde edilecek verilerin ulaşılmak istenen amaçla sınırlı olması gerekmektedir.
- İletişimin incelenmesinin muhatabı olan çalışan üzerindeki etkisi ve sonuçları göz önünde tutularak çatışan menfaat ve hakların adil bir biçimde dengelenip dengelenmediği incelenmeli, bu incelemenin taraflardan birine şahıs olarak aşırı bir külfet yükleyip yüklemediği tespit edilmelidir.
Dolayısı ile özellikle somut olay nezdinde başvurucunun iddiaları bu esaslar gözetilerek devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında değerlendirilmelidir. Burada devlete yüklenen pozitif yükümlülük, kişinin hak ihlaline sebep olan olayda devletin kişinin özel hayatına doğrudan müdahale etmesi şeklinde değil, yaşanan hak kaybını somut olay nezdinde değerlendirerek önlemesi üzerinedir.
Somut Olay Nezdinde İlkelerin Değerlendirilmesi
Somut olayda mesaj içerikleri başvurucunun bilgisayarını açık bırakması sonucunda sorumlu amiri tarafından elde edilmiştir. Mesajlaşılan uygulama işyerinin işleyişiyle alakalı bir uygulama olmayıp söz konusu mesajlar başvurucunun özel mesajlarıdır. Somut olayda işverenin işyeri bilgisayarını inceleme yetkisi ile kapsamını gösteren bir bildirim de başvurucuya yapılmamıştır. Bunun yanı sıra kişisel kullanıma ilişkin olduğu herkesçe bilinen söz konusu programın denetlenmesinin başvurucunun özel hayatının ve haberleşmesinin gizliliğinin korunması konusundaki makul beklentisine aykırı olduğu açıktır.
Mesajlara ulaşımın rıza dahilinde olmaması, yazışmaların kişisel yazışmalar olması, çalışana öncesinde inceleme yapılabileceğine dair bir bildirimde bulunulmaması, uygulamanın işyeri ve iş ile alakalı olmaması ve yapılan denetlemenin makul beklentilere aykırı olması sebepleriyle ve özel hukuk iş ilişkilerinden doğan uyuşmazlığı karara bağlayan derece mahkemeleri tarafından yukarıda bahsedilen anayasal güvenceleri gözeten özenli bir yargılama yapılarak pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmemesi nedeniyle Anayasa Mahkemesince başvurucunun Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı ile Anayasa’nın 22. maddesinde güvence altına alınan haberleşme hürriyetinin ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Sonuç
Anayasa Mahkemesince verilen emsal niteliğindeki karar ortaya koymaktadır ki çalışanların işyeri bilgisayarından, işyeri ile ilgili olarak ve haklı nedenle feshe sebep oluşturacak nedenler içeren yazışmaları, özel hayatın korunması ve haberleşme hürriyeti ilkeleri gereği yasal yolla elde edilen delil niteliği oluşturmamakta ve hak ihlaline sebep vermektedir. Dolayısı ile somut olaya ilişkin verilen Anayasa Mahkemesi kararı, sadece işverenin çalışana karşı yönetim hakkının sınırlarını değil aynı zamanda devletin bireye karşı olan pozitif yükümlülüğünün önemini de ortaya koyarak çalışanların özel hayat gizliliği ve haberleşme özgürlüklerini ihlal ederek yapılan fesihlerin ve dolayısı ile çalışan aleyhine oluşan hak kayıplarının önlenmesi açısından önem arz etmektedir.