Ekim | Sürdürülebilirlik Bülteni
- Florlu Sera Gazlarına İlişkin Yönetmelik Yayımlandı.
İklim değişikliği ile mücadeleye yönelik uluslararası taahhütleri doğrultusunda, florlu sera gazlarının yönetimi için yönetmelik yayımlanmıştır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İklim Değişikliği Başkanlığınca hazırlanan, 15 Ekim 2024 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan ve yürürlüğe giren Florlu Sera Gazlarına İlişkin Yönetmelik, florlu gazların atmosfere salınımını sınırlandırmayı, bu gazların bertarafı ve geri kazanımı ile ilgili kuralları belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu yönetmelik, 29 Haziran 2022 tarihli önceki yönetmeliği yürürlükten kaldırmıştır.
Yeni yönetmelik, florlu sera gazlarının yönetimiyle ilgili kapsamlı bir çerçeve sunmaktadır. Bu çerçevede florlu gazların etiketlenmesi, sızıntı kontrolleri, ithalat ve ihracat süreçleri, geri kazanım ve imha süreçleri düzenlenmiştir. Florlu gazları içeren ekipmanların operatörleri ve bu gazları kullanan sanayi tesislerine yönelik eğitim ve belgelendirme yükümlülükleri getirilmiştir. Özellikle bu gazları kullanan kişilerin yetkinliklerinin artırılması için eğitimlerin zorunlu hale getirilmesi, sektörün çevreye duyarlı uygulamalarla buluşturulmasını hedeflemektedir.
Yönetmelik, EKOMVET (Ekipman Operatörleri Merkezi Veri Tabanı) ve FARAVET (Faaliyet Raporları Veri Tabanı) sistemleri üzerinden florlu sera gazlarının izlenmesi ve raporlanması konularında zorunluluk getirmektedir. Dijitalleşmeye yönelik bu adım, gazların kullanımı ve bertarafıyla ilgili bilgilerin etkin bir şekilde takip edilmesine olanak tanımakta ve şeffaflık sağlamaktadır.
2024 tarihli yeni yönetmelik, önceki yönetmelikle karşılaştırıldığında daha katı düzenlemeler getirmiştir. Bu kapsamda örneğin hidroflorokarbonlar gibi yüksek küresel ısınma potansiyeline sahip gazların ithalatına kota sistemi getirilmiştir. Ayrıca, ekipmanların sızıntı kontrolleri sıkılaştırılarak, CO2 eşdeğeri 500 ton veya üzerinde gaz içeren ekipmanların üç ayda bir kontrol edilmesi zorunlu hale getirilmiştir.
Yönetmelik, sadece gazların kullanımını sınırlandırmakla kalmayıp, çevre dostu alternatiflerin teşvik edilmesine de önem vermektedir. Sektörlerin daha çevreci çözümler üretmesi ve florlu gazların yerine alternatif gazların kullanılması için teşvik mekanizmaları geliştirilmiştir.
Detaylı bilgi için:
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2024/10/20241015-2.htm
https://iklim.gov.tr/florlu-sera-gazlarina-iliskin-yonetmelik-yayimlandi-haber-4334
- Sermaye Piyasası Kurulu Tarafından; Yeşil, Sürdürülebilir ve Sosyal Sermaye Piyasası Araçları Rehber Taslağı ve Sürdürülebilirlik Bağlantılı Sermaye Piyasası Araçları Rehber Taslağı Yayımlandı.
Sermaye Piyasası Kurulu (“SPK”) tarafından yayınlanan Yeşil, Sürdürülebilir ve Sosyal Sermaye Piyasası Araçları Rehber Taslağı ile Sürdürülebilirlik Bağlantılı Sermaye Piyasası Araçları Rehber Taslağı, sermaye piyasası araçlarının çevre, sosyal sorumluluk ve sürdürülebilir kalkınma konularında katkıda bulunacak biçimde ihraç edilmesini düzenlemektedir.
Bu rehberler, uluslararası piyasalarda yeşil ve sosyal tahviller konusunda gelişmekte olan uygulamaların Türkiye’ye entegrasyonunu sağlamayı amaçlamaktadır. SPK’nın bu taslaklar ile hedeflediği ana unsurlar arasında, yeşil, sürdürülebilir ve sosyal finansman araçlarının ihraç süreçlerinin standartlaştırılması, fon kullanımının izlenmesi, raporlanması ve dış değerlendirme süreçlerinin bağımsız denetimlerle desteklenmesi yer almaktadır.
Yeşil, Sürdürülebilir ve Sosyal Sermaye Piyasası Araçları Rehber Taslağı
Bu rehberlerin düzenlenmesinde Uluslararası Sermaye Piyasaları Derneği’nin (ICMA) Yeşil Tahvil İlkeleri, Sürdürülebilir Tahvil İlkeleri ve Sosyal Tahvil İlkeleriesas alınmıştır. Bu bağlamda rehber, yeşil, sürdürülebilir ve sosyal sermaye piyasası araçlarının hem yurt içinde hem de yurt dışında gerçekleşen ihracıyla ilgili genel prensipleri ve standartları belirlemektedir. Ayrıca ihraççıların bu araçlar aracılığıyla fon toplayacakları projeler için hazırlamaları gereken çerçeve belgeleri ve projelerin raporlanması ile dış değerlendirme hizmetlerinin yürütülme süreçlerini de kapsamaktadır. Rehber 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun (Kanun) 1. ve 128/1 (e) maddeleri esas alınarak düzenlenmiştir. Rehberde yer alan hususlar Kurul Kararı niteliği taşımaktadır.
Rehber, yeşil, sürdürülebilir ve sosyal borçlanma araçları, kira sertifikaları, varlık ve ipotek teminatlı menkul kıymetler, varlığa dayalı menkul kıymetler, projeye dayalı menkul kıymetler ve gayrimenkul sertifikalarını kapsamaktadır. Ek olarak, mavi sermaye piyasası araçları da yeşil sermaye piyasası araçları kapsamında değerlendirilmektedir. Mavi sermaye piyasası araçları, deniz ve okyanus ekosistemlerinin korunması ve bu araçların sürdürülebilir kullanımını teşvik eden projelere yönelik fon sağlayan finansal enstrümanlardır.
- Yeşil sermaye piyasası araçları: Çevresel sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayan projelerin finansmanı için kullanılan araçlardır. Enerji verimliliği, yenilenebilir enerji projeleri, atık yönetimi gibi alanlarda fon sağlanması hedeflenmektedir.
- Sosyal sermaye piyasası araçları: Sosyal hedeflere katkı sağlayan projelere finansman sağlayan araçlardır. Sosyal konutlar, eğitim, sağlık hizmetlerine erişim gibi projeleri desteklemek amacıyla fon yaratılmaktadır.
- Sürdürülebilir sermaye piyasası araçları: Hem çevresel hem de sosyal faydalar sağlayan projelere finansman sağlamaktadır. İklim değişikliğiyle mücadele eden projeler ile sosyal kalkınmaya yönelik projelerin birleşimi bu kapsamda yer alabilmektedir.
Rapor uyarınca bu araçların ihraç edilebilmesi için ihraççıların öncelikle bir çerçeve belge hazırlamaları şarttır. Bu belge, ihraç edilen araçlardan elde edilen fonların münhasıran yeşil, sosyal ve/veya sürdürülebilir projelere yönlendirilmesi gerektiğini açıklamalıdır. Örneğin, yenilenebilir enerji santrallerinin kurulumu, sosyal konut projelerinin finansmanı, birtakım iklim gözlemi ve erken uyarı sistemleri gibi bilgi destek sistemlerinin iklim değişikliği etkileri konusunda iyileştirilmesi gibi projeler bu fonların kullanım alanları arasında yer alabilmektedir. Fonların kullanımı hakkında ihraççıların, yılda en az bir kez raporlama yapmaları ve bu raporları kamuya açık hale getirmeleri gerekmektedir.
Proje Değerlendirme Süreci
Yeşil, sürdürülebilir ve sosyal sermaye piyasası araçları ihraççıları tarafından projeleri sosyal ve çevresel amaçları, yeşil ve sosyal proje türleri bakımından çevresel ve sosyal anlamda risklerin belirlenmesi ve yönetilmesi için uygulanacak süreçleri çerçeve belgesi ile yatırımcılara açıklanmaktadır. İhraççılar, sermaye piyasası araçlarının Yeşil Rehber Taslağı’na uyumlu olup olmadığını dış değerlendirme hizmetleri ile teyit ettirebilirler ancak bu değerlendirmenin yapılması zorunluluk arz etmemektedir. Bu dış değerlendirme, ikinci taraf görüşü olarak adlandırılan bir süreçle yürütülmektedir. Dış değerlendirme hizmeti, ICMA ve İklim Tahvilleri İnisiyatifi gibi uluslararası kuruluşlar tarafından listelenen uzman kuruluşlarca veya sürdürülebilirlik konusunda uzmanlaşmış bağımsız denetim şirketleri tarafından sağlanabilmektedir. Bu denetimlerin yapılması, yatırımcılar açısından şeffaflığı artırmakta ve projelerin çevresel veya sosyal anlamda fayda sağladıkları konusunda garanti niteliği arz etmektedir.
Sürdürülebilirlik Bağlantılı Sermaye Piyasası Araçları Rehber Taslağı
Sürdürülebilirlik Bağlantılı Rehber Taslağı, ICMA’nın Sürdürülebilirlik Bağlantılı Tahvil İlkeleri’ni temel alarak, sürdürülebilirlik bağlantılı sermaye piyasası araçlarının ihraç edilmesi süreçlerini düzenlemektedir. Bu araçlar, ihraççının sürdürülebilirlik performansına bağlı olarak belirli hedeflerin gerçekleştirilmesini sağlayan bir finansman mekanizması sunmaktadır. Bu kapsamda Rehber, sürdürülebilirlikle bağlantılı olarak çeşitli borçlanma araçları, kira sertifikaları, varlık ve ipotek teminatlı menkul kıymetler, gayrimenkul sertifikası gibi sermaye piyasası araçlarını ve bunların ihracını kapsamaktadır. Rehber çerçevesinde ihraççılar için belirtilen çeşitli yükümlülükler açısından varlık kiralama şirketi ve/veya fon kullanıcısının sorumlu olduğu konular yurt içi ihraçlarda çerçeve belgesinde belirlenerek, Kurul’a başvuru yapılması gerekmektedir. Ek olark sürdürülebilir bağlantılı varlık ve ipotek teminatlı menkul kıymetler, varlığa ve ipoteğe dayalı menkul kıymetler ve projeye dayalı menkul kıymetler gibi benzeri sermaye piyasası araçlarının yurt içi ihraçlarında Rehber kapsamında ihraççılar için belirlenen yükümlülükler açısından kaynak kuruluşun ve/veya kurucunun sorumlu olduğu konular çerçeve belgesinde belirlenerek, Kurul’a başvuru yapılması gerekmektedir.
Bu taslak çerçevesinde ihraççıların temel performans göstergeleribelirlemeleri ve sürdürülebilirlik hedeflerini tanımlamaları gerekmektedir. Bu göstergelerin ihraççıların faaliyet konuları bakımından tümünü ilgilendiren, temel olarak ihraççıların mevcut veya potansiyel operasyonları bakımından yüksek öneme sahip olması, metodolojik düzlemde ölçülebilir veya hesaplanabilir olması, dışarıdan doğrulanabilir ve kıyaslanabilir olmaları gerekmektedir. Rapor kapsamında temel performans göstergelerinin daha önce açıklanmadığı durumlarda, ihraççıların, asgari son 3 yılı kapsayan, dışarıdan doğrulanmış, geçmiş temel performans gösterge değerlerini yatırımcılara sunmaları beklenmektedir.
Performans Değerlendirme ve Dış Denetim
İhraççılar, belirledikleri sürdürülebilirlik hedeflerine ne kadar ulaştıklarını performans değerlendirme raporları ile izlemeli ve raporlamalıdır. Raporların hazırlanmasının ardından Kurulun özel durumlarını kamuya açıklanmasına dair düzenlemeler kapsamında ihraççıların internet sitelerinde ve KAP üyesi olmaları halinde KAP’ta kamuya açıklamaları gerekmektedir. Bu raporlar, ihraççıların sürdürülebilirlik bağlantılı araçlar kapsamında verdikleri taahhütleri ne ölçüde yerine getirdiklerini ortaya koymaktadır. Referans değerleriyle birlikte seçilen temel performans göstergelerinin performansıyla ilgili güncel bilgilerin, sürdürülebilirlik performans hedeflerine ulaşmadaki başarı ve bunun sermaye piyasası aracının finansal ve/veya yapısal özelliklerine olan etkileri ve bu etkilerin zamanlamasının, yatırımcıların sürdürülebilirlik performans hedeflerinin iddialılık seviyesini gözlemlemesini sağlayacak her türlü bilginin performans değerlendirme raporunda yer alması gerekmektedir. Ayrıca bu raporlar, bağımsız bir dış değerlendirme kuruluşu tarafından denetlenmeli ve kamuoyuna açıklanmalıdır. Bu süreç, yatırımcılara verilen taahhütlerin şeffaf bir şekilde yerine getirildiğini göstermektedir.
Detaylı bilgi için:
https://spk.gov.tr/data/66db09fa8f95db2bd8f20032/S%C3%BCrd%C3%BCr%C3%BClebilirlik%20Ba
%C4%9Flant%C4%B1l%C4%B1%20Rehber%20Tasla%C4%9F%C4%B1.pdf
https://spk.gov.tr/data/66db09fa8f95db2bd8f20032/Ye%C5%9Fil%20S%C3%BCrd%C3%BCr%C3%B
Clebilir%20ve%20Sosyal%20Rehber%20Tasla%C4%9F%C4%B1.pdf
https://spk.gov.tr/data/66db09fa8f95db2bd8f20032/06092024_SPK_Duyuru.pdf
- AB-Türkiye İklim Değişikliği Hibe Programı Başvuruları Başladı.
Türkiye’de iklim değişikliğine uyum ve sera gazı azaltımı konuları kapsamında yerel düzlemde kapasiteyi artırmayı hedefleyen Türkiye’de Yerel İklim Eylemi için AB Ortaklığı Projesi kapsamında AB – Türkiye İklim Değişikliği Hibe Programı uygulanacaktır. Programın Türkiye Cumhuriyeti ve Avrupa Birliği tarafından ortak finansman sağlanması söz konusudur. Program, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı aracılığıyla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığıtarafından yürütülmekte olup, programa çağrı Ekim yayında yapılmıştır. Programın amacı, Türkiye’deki yerel yönetimlerin, sivil toplum kuruluşlarının ve diğer paydaşların iklim değişikliğiyle mücadele ve uyum çabalarını güçlendirmektir.
Programın genel düzlemde amacı, yerel düzeyde iklim değişikliğiyle mücadele kapasitelerinin artırılması ve uyum süreçlerinin iyileştirilmesidir. Bu doğrultuda, yerel düzeyde sürdürülebilir çözümler geliştirerek sera gazı emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğine karşı dayanıklılık sağlamak hedeflenmektedir. Programın özel amacı, yerel yönetimler ve diğer ilgili kurumların iklim değişikliğine uyum ve azaltım stratejilerini geliştirmeleri ve uygulamalarını teşvik etmektir. Bu kapsamda, yerel aktörlerin kapasitelerinin artırılması, farkındalık yaratılması ve projelerin uygulamaya geçirilmesi önceliklidir.
Programın öncelikleri genel itibariyle, Türkiye’nin 2024-2030 yılları arasındaki ulusal uyum ve azaltma eylem planlarına öncelikleriyle uyumlu, bununla birlikte, düşük karbon ekonomisine geçiş ve iklim değişikliğine dayanıklı şehirler oluşturma ve sektörleri bu konuda teşvik etme hedefi de önemli bir odak noktasıdır.
Bu program kapsamında hazırlanacak projelerde, toplum genelinde iklim değişikliği farkındalığının artırılmasına yönelik eylemler de ön planda tutulacaktır. Paydaşlar arası işbirliği ve bilgi paylaşımının geliştirilmesi de programın kritik unsurlarından biridir.
Programın toplam bütçesi 14.706.000 Avro olarak belirlenmiştir. Desteklenecek projeler için sağlanacak hibe tutarı, toplam uygun maliyetin %50 ile %90’ı arasında değişecektir. Bu hibe oranı, başvuru sahibinin projenin uygulanmasına ne ölçüde katkıda bulunabileceğine bağlı olarak esneklik göstermektedir. Projelerin süresi ise 12 ila 24 ay arasında değişmelidir.
Programa başvuru yapabilecek ana kuruluşlar, kâr amacı gütmeyen tüzel kişilikler olmalıdır. Ana başvuru sahibi olabilecek kurumlar; Belediyeler, Yerel Yönetimler, Üniversiteler veya Araştırma Kurumları ve Kalkınma Ajanslarıdır. Eş başvuru sahibi olabilecek diğer kuruluşlar ise sivil toplum kuruluşları, kâr amacı gütmeyen birlikler ve kooperatiflerdir. Bu kuruluşlar, ana başvuru sahibine ek olarak projede yer alabileceklerdir.
Programla ilgili bilgilendirme toplantıları, ilerleyen günlerde çeşitli illerde düzenlenecek Hibe Bilgilendirme Günleri ile yapılacaktır. Bu toplantılarda, başvuru sahiplerine yönelik detaylı bilgilendirme yapılacak ve hibe başvuru süreçleri hakkında rehberlik sağlanacaktır.
Program kapsamında desteklenecek projeler, yerel düzeyde iklim değişikliği eylemleri ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine katkı sağlayacak şekilde değerlendirilerek seçilecektir.
Detaylı bilgi için:
https://iklim.gov.tr/ab–turkiye-iklim-degisikligi-hibe-programi-ab-tr-ccgp-haber-4335
- Millî Eğitim Bakanlığı tarafından İklim Değişikliği Eylem Planı yayımlandı.
2022 yılında yayımlanan Millî Eğitim Bakanlığı’nın İklim Değişikliği Eylem Planı eğitim sektörü üzerinden sürdürülebilir kalkınma hedeflerini desteklemeyi ve iklim değişikliği bilincini geniş kitlelere yaymayı hedeflemektedir. Bu çerçevede, sürdürülebilirlik kavramı, eğitim politikalarının merkezine yerleştirilmesi amaçlandığı planda belirtilmektedir.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın İklim Değişikliği Eylem Planı, Birleşmiş Milletler ’in 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı çerçevesinde oluşturulmuş olmakla birlikte, bu amaçlardan biri olan “İklim Eylemi”ni merkezine almaktadır. Plan, okul öncesinden üniversiteye kadar her kademede iklim değişikliği farkındalığının artırılması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Bu doğrultuda, çocukların doğa ile uyumlu bir yaşam tarzı benimsemeleri, çevreyi koruma bilinciyle hareket etmeleri ve bu bilinçle büyümeleri planlanmaktadır. Ayrıca, iklim değişikliğiyle ilgili bilimsel bilgiyi değerlendirme yeteneğine sahip, iklim krizine karşı çözüm üretebilecek bireyler yetiştirmek, eğitim sisteminin en önemli sorumluluklarından biri olarak ele alınmaktadır.
Millî Eğitim Bakanlığı bu doğrultuda, iklim değişikliği ve sürdürülebilir kalkınma ile ilgili derslerin müfredata eklenmesini planlamaktadır. Özellikle çevre bilinci, doğal kaynakların korunması, biyolojik çeşitlilik ve sürdürülebilir kalkınma gibi konuların erken yaşlardan itibaren öğrencilere kazandırılmasının toplumsal farkındalığı arttıracağı raporda vurgulanmaktadır. Raporda çevre kulüplerinin yaygınlaştırılması ve geri dönüşüm projelerinin öğrenciler tarafından yönetilmesi gibi genç neslin öncüllük edeceği planlamalar yer almaktadır.
İklim Değişikliği Eylem Planı, okullarda enerji verimliliğini artırmayı, enerji israfını azaltmayı ve karbon ayak izini küçültmeyi amaçlamaktadır. Raporda bu amaçların gerçekleştirilmesi için yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı ön plana çıkarıldığı belirtilmektedir. Bu bağlamda, güneş panelleri ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir enerji sistemlerinin okullara entegre edilmesinin enerji tasarrufu sağlamakla birlikte öğrencilerin bu süreçleri öğrenmeleri yönünde fırsat sunulacağı belirtilmektedir.
Sürdürülebilirlik çerçevesinde atık yönetimi ve geri dönüşüm uygulamalarının önemini vurgulayan Planda sıfır atık hedefi de yer almaktadır. Bu kapsamda plan çerçevesince, öğretmenlerin gelişimlerini desteklemek adına Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü bünyesinde kurulmuş, uzaktan eğitim platformu olan Öğretmen Bilişim Ağı’nda (ÖBA) Atık Yönetimi ve Sıfır Atık Semineri ve İklim Değişikliği ve Çevre Eğitimi Semineri yapılması planlanmaktadır.
Eylem Planı, öğrenciler ve öğretmenler arasında iklim değişikliği farkındalığını artırmaya yönelik kampanyalar düzenlenmesini de hedeflemekte olup bu tür kampanyalar, sürdürülebilirlik kavramının yaygınlaştırılmasına önemli katkı sağlamaktadır. Bilinçlendirme etkinlikleri, çevre günleri, enerji tasarrufu temalı seminerler ve iklim dostu yaşamı teşvik eden uygulamalar, gençlerin bu konuda sorumluluk almasına yardımcı olacaktır.
Millî Eğitim Bakanlığı’nın İklim Değişikliği Eylem Planı, sürdürülebilirlik kavramını eğitim sistemiyle bütünleştirerek, geleceğin çevre dostu bireylerini yetiştirmeyi hedeflemekte olup bu strateji, uzun vadeli iklim politikalarının temelini oluştururken, Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelesine de doğrudan katkı sağlamaktadır. Eğitim yoluyla toplumsal bilinçlenmeyi destekleyen bu adımlar, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmada önemli bir rehber niteliği taşımaktadır.
Bu bağlamda, okullarda uygulanacak projeler ve eğitim programları hem çevresel sorumluluk bilincinin gelişmesine hem de iklim dostu bir yaşam tarzının benimsenmesine katkı sağlayacak ve sürdürülebilirliğin eğitimin bir parçası haline getirilmesi, genç nesillerin gelecekte çevreye duyarlı ve bilinçli bireyler olarak toplumda aktif rol almalarını sağlayacaktır.
Detaylı bilgi için:
- ISO 50001: 2018 Enerji Yönetim Sistemi Belgesi’ne Türk Akreditasyon Kurumu tarafından akrediteli olma zorunluluğu getirildi.
21.09.2024 tarihli 32669 sayılı Resmî Gazete ile Enerji Kaynaklarının ve Enerjinin Kullanımında Verimliliğin Artırılmasına Dair Yönetmelik’te yapılan değişiklik uyarınca ISO 50001:2018 Enerji Yönetim Sistemi Belgesi’nin Türk Akreditasyon Kurumu (“TÜRKAK”) tarafından akrediteli olma zorunluluğu T.C. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından getirilmiştir. Yapılan değişiklik şu şekilde ifade edilmiştir:
“Enerji yöneticisi görevlendirmekle yükümlü kamu binaları,(Değişik ibare:RG-6/7/2022-31888) ticari binalar, hizmet binaları, elektrik üretim tesisleri ile endüstriyel işletmeler ve enerji yönetim birimi kurmakla yükümlü organize sanayi bölgeleri ile endüstriyel işletmeler (Ek ibare:RG-21/9/2024-32669) Türk Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) tarafından akredite edilmiş kurum/kuruluşlar veya şirketler aracılığı ile TS EN ISO 50001 Enerji Yönetim Sistemi’ni kurarak belgelendirecektir. Enerji yönetim sisteminin güncel tutulmasından ilgili kurum, kuruluş ve işletmeler sorumludur.”
TS EN ISO 50001 Standardı, şirketlere enerji yönetim süreçlerini yapılandırmaları konusunda rehberlik etmektedir. Bu standart, enerji verimliliğini arttırmak, enerji maliyetlerini düşürmek ve çevresel etkiyi azaltmak gibi hedefleri kapsamaktadır. Enerji performansının iyileştirilmesine yönelik sistematik yaklaşımlar sunan bu standart sistematik bir yaklaşım sunmaktadır.
TÜRKAK, akreditasyon sürecinde denetimi sağlayarak, belgelendirme faaliyetleri sürecinin uluslararası standartlar bakımından yerindeliğini sağlamaktadır. TÜRKAK tarafından akredite edilmiş kuruluş tarafından verilen Enerji Yönetim Sitemi belgesi çeşitli avantajlar sağlamaktadır.
- Güvenilirlik: Akredite belgeler, şirketlerin enerji yönetim sistemlerinin uluslararası standartlara uygunluğu yönünden güven sağlamaktadır.
- Rekabet Avantajı: Akredite sahip işletmeler, rakiplerine göre fark yaratmaktadır ve şirketlerin tercih edilebilirlik yüzdelerini arttırmaktadır.
- Yasal uyum: Enerji verimliliğiyle alakalı yasal gerekliliklere uyum sağlamak, şirketlerin sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmaları konusundan kolaylık sağlamaktadır.
- Sürekli İyileştirme: Akreditasyon, şirketlerin enerji yönetim sistemlerini düzenli biçimde gözden geçirerek iyileştirmesine imkân tanımaktadır.
Akreditasyon sürecine girecek olan şirketler bakımından adımlar öngörülmektedir. Bu kapsamda Şirketlerin ilk olarak çalışanlarını enerji yönetimi konusunda eğitmeleri ve çalışanlarına bilinç kazandırmaları gerekmektedir. Devamında şirketlerin enerji tüketim verilerini analiz etmek suretiyle içinde bulundukları durumu değerlendirmeleri gerekmektedir. Enerji verimliliği konusunda kendisine hedefler belirleyen ve bu hedeflere ulaşmak konusunda yöntemler geliştiren şirketin Akreditasyon için gerekli olan belgeleri hazırlamasının ardından Türk Akreditasyonu için başvurusu mümkün olabilecektir.
Detaylı bilgi için:
https://enerji.gov.tr/enerji-verimliligi-ts-en-iso-50001
- Türk – Alman İklim ve Çevre Yürütme Kurulu Toplantısı Berlin’de gerçekleştirildi.
Türk-Alman İklim ve Çevre Yürütme Kurulu’nun ilk toplantısı, 11 Eylül 2024 tarihinde Almanya’nın Berlin şehrinde gerçekleştirilmiştir. İki ülke arasındaki iş birliği ve iklim eylemlerinin güçlendirilmesine vurgu yapılan bu yüksek oturumda, Türkiye ve Almanya’nın iklim değişikliğiyle mücadele noktasında ortak stratejiler geliştirmesi amaçlanmıştır.
Toplantıda, Fatma Varank Türkiye’nin 2053 Net Sıfır Emisyon hedefindeki kararlılığını dile getirerek, Paris Anlaşması’na taraf olunmasının ardından 2053 Net Sıfır Emisyon hedefinin açıkladığını ve bu hedef doğrultusunda önemli adımlar atıldığını belirtti. Varank ayrıca, Türkiye’nin kamu kurumları, yerel yönetimler, STK’lar ve özel sektör iş birliği ile iklim değişikliğiyle mücadele çalışmalarını sürdürdüğünü ifade etti.
Ayrıca, Türkiye’nin “Sera Gazı Emisyonlarının İzlenmesi, Raporlanması ve Doğrulanması Projesi” ve “Yeni Arayüz Projesi” gibi projelerle önemli adımlar atıldığı ve Türk-Alman iş birliğinin bu alanda güçlenerek devam ettiği de vurgulandı. Fatma Varank, Türkiye’nin Uluslararası İklim Girişimi kapsamında başlatacağı “Türkiye’nin İklim ve Biyoçeşitlilik Hedeflerinde Desteklenmesi Projesi” ve “İklim Diplomasisi Projesi” ile iş birliğinin derinleşmesi konusunda beklentilerinin olduğunu ifade etti.
Toplantıda COP29 müzakereleri de ele alındı ve özellikle iklim kulübü, adaptasyon stratejileri, biyoçeşitlilik, doğa temelli çözümler, ormanların restorasyonu, deniz ve kıyı ekosistemlerinin korunması, döngüsel ekonomi ve sıfır atık gibi konular masaya yatırıldı. Varank, Kasım ayında Bakü’de düzenlenecek olan COP29’da Türkiye’nin Uzun Dönem İklim Stratejisi’ni açıklayacaklarını duyurdu ve bu strateji kapsamında çeşitli sektörlere yönelik düşük karbonlu yol haritalarının, enerji verimliliği eylem planlarının ve Yeşil Mutabakat çerçevesindeki çalışmaların sürdüğünü belirtti.
Detaylı bilgi için:
- Zorlu Holding 2023 yılına ilişkin Sürdürülebilirlik Raporunu yayımladı.
Zorlu Holding’in 2023 Sürdürülebilirlik Raporu, Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi (UN Global Compact) kapsamındaki taahhütlere uyumlu şekilde, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) faaliyetlerini detaylı biçimde raporlamaktadır. Raporda, şirketin 2030 yılı için belirlediği “Akıllı Hayat 2030” vizyonu doğrultusunda attığı adımlar, döngüsel ekonomi, net sıfır emisyon ve sosyal yatırımlar gibi sürdürülebilirlik hedeflerinin entegre bir yaklaşımla ele alındığı görülmektedir. CEO Cem Köksal’ın açıklamaları, bu sürdürülebilirlik yaklaşımının stratejik bir öncelik olduğunu ve şirketin tüm iş süreçlerine entegre edildiğini açıkça ortaya koymaktadır.
Zorlu Holding CEO’su Cem Köksal, Zorlu Holding sürdürülebilirliği işinin bir parçası değil, işlerinin merkezi ve bütünü olarak kabul ettiğini belirtmiştir. Rapor uyarınca Şirketin “sorumlu yatırım holdingi” yaklaşımı benimsediği bildirilmiştir. Bu doğrultuda, çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim (ESG) konuları şirketin genel stratejilerine ve günlük iş süreçlerine entegre edilmiştir. Ek olarak Cem Köksal, Zorlu Holding’in tüm faaliyetlerinde insan, toplum ve gezegenin sağlığını ön planda tuttuğunu vurgulamakta ve şirketin sürdürülebilirliği, uzun vadeli bir iş stratejisi olarak benimsediğini bildirmektedir.
Zorlu Holding’in “Akıllı Hayat 2030” stratejisi kapsamında net sıfır emisyon sağlama yönünde temel sürdürülebilirlik hedefini benimsemiştir. , 2023 yılında, Kapsam 1 ve 2 emisyonlarını baz yıl olan 2020’ye göre %37 oranında azaltan şirket, Kapsam 1-2-3 emisyonlarını da önceki yıla kıyasla %15 düşürmüştür. Rapor kapsamında bu hedeflerin, yalnızca karbon azaltımıyla sınırlı kalmayıp döngüsel ekonomi ve yenileyici iş modellerine de odaklandığı görülmektedir. Döngüsellik kavramı, Zorlu’nun iş modellerinde daha sürdürülebilir ve kapalı devre süreçler geliştirmeyi hedeflediği alanlardan biridir.
Rapor kapsamında Zorlu Holding’in sürdürülebilirlik stratejisinde inovasyon ve AR-GE yatırımları büyük bir rol oynadığı görülmektedir. 2023 yılında AR-GE’ye ayrılan 2 milyar 417 milyon TL bütçe ile yenilenebilir enerji, elektrikli araçlar, sürdürülebilir tekstiller, akıllı beyaz eşya ve elektronik ürünler gibi pek çok alanda projeler yürütülmektedir. Raporda belirtildiği üzere bu yatırımlar, şirketin gelecekteki iş modellerini sürdürülebilir kılmak ve ekosistem dönüşümüne katkı sağlamak amacıyla şekillendirilmiştir. Yenilikçi madencilik uygulamaları ve deneyim odaklı gayrimenkul projeleri gibi alanlarda da sürdürülebilir değer yaratma potansiyeli, Zorlu Holding’in uzun vadeli stratejik hedeflerinin bir parçası olarak öne çıktığı belirtilmiştir.
Detaylı bilgi için: https://www.zorlu.com.tr/assets/files/raporlar/Zorlu_Holding_Surdurulebilirlik_Raporu_2023.pdf
- IEA 2024 Dünya Enerji Görünümü Raporu Yayımlandı.
2024 yılında yayımlanan Uluslararası Enerji Ajansı; Dünya Enerji Görünümü Raporu, küresel enerji trendleri, güvenlik riskleri ve temiz enerjiye geçişin önemine odaklanmaktadır. Raporda, jeopolitik gerginlikler, özellikle Ortadoğu’daki çatışmalar ve Rusya-Ukrayna savaşı, enerji arz güvenliği için önemli riskler olarak vurgulanmakta; temiz enerji teknolojilerinin bu riskleri azaltmada kritik bir rol oynayabileceği ifade edilmektedir.
Raporun temel amacı, temiz enerji teknolojilerinin yaygınlaştırılması yoluyla karbon emisyonlarının azaltılması ve enerji arzının güvence altına alınarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı dayanıklı sistemler oluşturulmasıdır. Bu çerçevede, güneş ve rüzgâr enerjisi gibi yenilenebilir kaynakların entegrasyonunun hızlanması gerektiği belirtilmektedir.
Fosil yakıtların geleceğine dair projeksiyonlar, küresel talebin 2030’a kadar zirveye ulaşıp ardından kademeli olarak azalacağını öngörmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde ise fosil yakıt kullanımı daha uzun süre devam edebilir. Elektrikli araçların yaygınlaşmasıyla petrol talebinin düşeceği ve elektrikli araçların enerji talebinde ciddi bir değişiklik yaratacağı ifade edilmektedir.
Raporda, küresel elektrik talebinin hızla arttığı belirtilmekte; veri merkezleri, elektrikli araçlar ve yapay zekâ uygulamaları, bu artışın başlıca faktörleri olarak öne çıkmaktadır. Çin’in yenilenebilir enerji kapasitesindeki büyüme ile 2030’ların başında güneş enerjisi üretiminin ABD’nin bugünkü toplam elektrik talebini aşacağı öngörülmektedir.
Sıvılaştırılmış Doğal Gaz (LNG) piyasası analizinde ise, 2030 yılına kadar LNG ihracat kapasitesinde %50 artış beklenmekte, ancak bu kapasitenin gelişmekte olan ülkeler için ekonomik cazibesi konusunda belirsizlikler bulunmaktadır. Ayrıca, temiz enerji yatırımlarının gelişmiş ülkelere yoğunlaştığı ve gelişmekte olan ülkelerin bu yatırımlardan yeterince faydalanamadığı vurgulanmakta; bu dengesizliğin giderilmesi için uluslararası desteklerin artırılması gerektiği önerilmektedir.
CO2 emisyonları açısından, raporda emisyonların 2030’dan önce zirve yapacağı ve sonrasında politikaların etkisine bağlı olarak düşüşe geçeceği öngörülmektedir. Net sıfır emisyon senaryosunda ise yıllık %15 düşüş hedeflenmekte, 2050 yılına kadar sıfır karbon hedefine ulaşılması amaçlanmaktadır.
Sonuç olarak, 2024 Dünya Enerji Görünümü Raporu, enerji güvenliği ve iklim değişikliği ile mücadele için temiz enerji teknolojilerinin yaygınlaştırılmasının önemine dikkat çekmekte ve bu teknolojilerin enerji piyasalarında dönüşümü hızlandıracağına işaret etmektedir.
Detaylı bilgi için:
https://www.iea.org/reports/world-energy-outlook-2024
- Ormansızlaşmanın Önlenmesi Tüzüğüne ilişkin erteleme kararı teklifi AB Konseyi tarafından kabul edildi.
Avrupa Birliği tarafından ormansızlaşmanın önlenmesi için hazırlanan 2023/1115 Sayılı Ormansızlaşmanın Önlenmesi Tüzüğü, AB pazarına sunulan birtakım tarım ürünlerinin üretim süreçlerinde ormansızlaşmaya neden olunmadığını garanti eden yasal düzenlemedir. Tüzük, 9 Haziran 2023 tarihinde AB Resmi Gazetesi’nde yayımlanmış ve 30 Aralık 2024 itibarıyla yürürlüğe girmesi öngörülmüştür. Ancak, sanayi kesiminden gelen talepler üzerine, tüzüğün uygulanması konusunda 12 ay ek süre getirilmiştir. Bu erteleme kararı, 2 Ekim 2024 tarihinde Avrupa Komisyonu tarafından sunulmuş ve 16 Ekim 2024 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanmıştır. Tüzüğün ertelenmesiyle birlikte, büyük işletmelerin yükümlülükleri 30 Aralık 2024, küçük ve orta ölçekli işletmelerin yükümlülükleri ise 30 Haziran 2025 tarihine kadar ertelenmiştir.
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün paylaştığı veriler uyarınca 1990-2020 yılları arasındaki süreçte dünya ormanları 178 milyon hektarlık alana tekabül edecek şekilde azalmıştır. Bu durumun sebeplerinin başında tarım ürünlerinin üretim süreci ve hayvancılık faaliyetleri için tarım arazilerinde yapılan genişletme faaliyetleri gelmektedir.
Tüzüğün Kapsamı ve Uygulama Alanları
Ormansızlaşmanın Önlenmesi Tüzüğü, AB pazarına giren ve ormansızlaşma riski taşıyan bazı tarım ürünlerine odaklanmaktadır. Bunlar; soya, sığır eti, palm yağı, kakao, ahşap ve ağaç ürünleri, kauçuk, kahve gibi ürünlerdir.
Bu ürünler kullanılarak üretilen çikolata, mobilya, lastik gibi ürünlerin AB pazarına girişinde, üretim süreçlerinin yasal mevzuata uygun olduğuna ve bu faaliyetlerin ormansızlaşmaya yol açmadığına dair beyan zorunlu hale getirilmiştir. Tüzükte ürünlerin üretim yerlerinin nereler olduğuna bakılmaksızın Avrupa Pazarı’na giren ürünlerin Yönetmelik kapsamına girmesinin denetleneceği belirtilmiştir.
Mevzuat Kapsamındaki Yükümlülükler
Özen Yükümlülüğü:
Tüzükte yer alan 3. Madde uyarınca, AB pazarına sunulacak veya AB’den ihraç edilecek olan ürünlerin ormansızlaşmaya sebebiyet vermemesi gerekmektedir. Ürünlere ilişkin üretim süreçlerinin, ilgili ülkenin ulusal mevzuatına uygunluk arz etmesi ve ülkenin söz konusu ürünler için özen yükümlülüğü beyanı hazırlaması gerekmektedir.
Özen Yükümlülüğü Beyanı:
Operatör tarafından hazırlanacak özen yükümlülüğü beyanı, ürünlerin ulusal mevzuata uygun üretildiğine dair analizleri, ürünlerin ormansızlaşmaya sebebiyet vermediğine dair bilgileri içeren belgedir. Beyanın 5 yıl süreyle saklanması ve yetkili kurum tarafından talep edilmesi durumunda sunulması gerekmektedir.
Özen Yükümlülüğü Bakımından Sorumluluk:
Türkiye bakımından değerlendirildiğinde; mukim ihracatçıların doğrudan bir özel yükümlülüğü beyanı sunma bakımından zorunluluğu bulunmamaktadır. Ancak ürünlerini AB pazarına sunan operatörlerin bu konuda özen yükümlülüğü beyanı hazırlaması gerekmektedir. Ek olarak Tüzüğün 9. Maddesinde yer alan bilgilerin Avrupa’daki mukim ithalatçıya veya operatöre sunulması gerekecektir.
Yaptırımlar:
Tüzüğün 25. Maddesi uyarınca, Avrupa Birliği’ne üye devletler, tacirlere ve operatörlere uygulanacak yaptırımları belirleyebilecektir. Maddede;
- Şirketin AB içindeki yıllık cirosunun en az %4 oranına tekabül eden para cezası,
- Söz konusu ürünlere ve ürünlerin satışı sonucu elde edilen gelirlere el konulması,
- Kamu alımları ve kamu kaynaklarına ulaşım bakımından 12 aylık menedilme durumu,
- Söz konusu operatör tarafından ürünlerin AB pazarına arzının geçici olarak yasaklanması,
olarak yaptırımlar belirtilmiştir.
Erteleme Kararının Nedenleri
Tüzüğün ertelenme nedenleri arasında, işletmelerin yasal ve teknik gerekliliklere uyum sağlamaları için yeterli süreye ihtiyaç duymaları yer almaktadır. Tüzüğün uygulanabilmesi için işletmelerin tedarik zincirlerini izlenebilir hale getirmesi, gerekli beyanları Bilgi Sistemi’ne kaydetmesi ve küçük çiftçilerle iş birliği yaparak süreçlerini şeffaflaştırması gerekmektedir. Bu süreçlerin zaman ve kaynak gerektirmesi sebebiyle, AB Komisyonu tüzüğün uygulanmasının 12 ay ertelemesine yönelik karar almıştır. Ayrıca, ülkelerin risk derecelendirme sistemlerinin 2025 yılına kadar tamamlanması ve işletmelerin bu derecelendirmelere göre hareket edebilmesi de ertelemenin bir diğer nedenidir.
Detaylı bilgi için:
https://eur-lex.europa.eu/legal-content/EN/TXT/?uri=CELEX%3A32023R1115&qid=1687867231461
- Microsoft Meksika Merkezli Şirket Toroto’dan 234.000 Yağmur Ormanı Restorasyonu Karbon Giderme Kredisi Satın Aldı.
Washington merkezli teknoloji devi Microsoft, Eylül ayında ekosistemi iyileştirmeye ve iklim değişikliğinin etkilerini azaltmaya yönelik hedefler belirleyen Meksika merkezli Toroto adlı şirketten 234.000 Yağmur Ormanı Restorasyonu Karbon Giderimi Kredisi satın aldığını açıkladı.
Microsoft tarafından satın alınan karbon kredileri doğa temelli olup Meksika’nın güneydoğusunda bulunan Campeche eyaletindeki Calakmul bölgesinde atmosferdeki karbondioksiti gideren bir proje kapsamında (Conhuás projesi) üretilmiştir. Toroto’nun yaptığı açıklamaya göre, aralarında nesli tükenmekte olan hayvanların da olduğu binlerce bitki ve hayvan türüne ev sahipliği yapan projedeki yağmur ormanları, Neotropiklerdeki en büyük ikinci yağmur ormanının ekolojik bağlantısını sağlayarak biyolojik bir koridor oluşturma potansiyeline sahiptir.
Yağmur Ormanı Restorasyonu Karbon Giderme Kredisi, Microsoft’un 2030 yılına kadar karbon negatif bir şirket olma hedefine yönelik gerçekleştirdiği en son karbon kredisi alımıdır. Bu satın alımla Microsoft, karbon üretimini daha etkili bir şekilde telafi ederek çevre üzerindeki etkisini azaltma taahhüdünü yerine getirmeyi ve aynı zamanda bölgenin ekosisteminin restorasyonuna da katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Microsoft ve Toroto’ya göre bu anlaşma, 47.000 hektarlık tropikal yağmur ormanının ekosistem restorasyonunu ileriye taşıyacaktır.
Detaylı bilgi için:
- Bank of America Karbon Yakalama Projesine İlişkin Olarak 205 Milyon Dolarlık Finansman Sağladı.
Düşük karbonlu biyoyakıt üreticisi olan Harvestone Low Carbon Partners, Bank of America ile Kuzey Dakota’daki biyoyakıt karbon yakalama ve depolama projesini desteklemek adına 205 milyon dolarlık vergi finansmanı anlaşmasını tamamladığını duyurdu. Bu anlaşma 2022’de ABD’de yürürlüğe giren Enflasyon Azaltma Yasası’nın (“IRA”) kabul edilmesinden sonra bu türdeki ilk finansman olma özelliğini taşımaktadır.
2022 yılında yürürlüğe giren IRA, yenilenebilir enerji ve sanayi sektörlerinde karbonsuzlaştırma çözümlerine ilişkin teşvik sağlama amacıyla çeşitli krediler, vergi indirimleri ve hibeler gibi teşviklerle yaklaşık 370 milyar dolar kaynak ayırmıştır.
IRA çerçevesinde, sanayi tesislerinden elde edilen ve depolanan karbon emisyonları için “45Q” olarak isimlendirilen karbon giderme çözümlerinin dağıtımını hızlandırmayı amaçlayan bir araç olan vergi kredisinin miktarını ton başına 85 dolara çıkaran, bu kredinin kullanım süresini uzatan ve dış yatırımcılara transfer olanakları sağlayan düzenlemeler yapılmıştır. Harvestone’nin Kuzey Dakota yakınlarında bulunan ve yılda 73 milyon galon üretim kapasitesine sahip Blue Flint biyorafinerisi, ABD’de CO2 emisyonlarını yakalayan ilk tesislerden biri olmuştur ve Ekim 2023’te karbon yakalama ve depolama operasyonlarına başlamıştır. Projenin altyapısı, üretim sürecinde ortaya çıkan biyojenik karbondioksit emisyonlarını sıvı haline getirerek derin yeraltı jeolojik formasyonlarına enjekte etmektedir.
Tesis bu zamana kadar 125.000 tondan fazla CO2 yakalamıştır ve yılda 200.000 tondan fazla CO2 yakalamayı öngörmektedir. Bu anlaşma çerçevesinde, Bank of America 205 milyon dolar taahhüt ederek, tesisin altyapısı ile bağlantılı olarak oluşturulan vergi kredilerine katılacaktır. Ek olarak Banka, şartlar el verdiğinde biyorafineri tesis tarafından üretilen temiz yakıt vergi kredilerini de satın alabilecektir.
Detaylı bilgi için:
- Avrupa Denetim Gözetim Kurumları Komitesi tarafından Sürdürülebilirlik Raporlamasına İlişkin Sınırlı Güvence Kılavuzu yayımlandı.
Sürdürülebilirlik raporlamasında doğruluğun ve güvenilirliğin sağlanması amacıyla denetim süreçlerinin güçlendirilmesine ilişkin taleplerde artış görülmektedir. 5 Ocak 2023’te yürürlüğe giren Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (“CSRD”) AB’de özellikle büyük şirketlere özen yükümlülüğü kapsamında çeşitli sosyal ve çevresel etki tespit etme özelliği sağlama ve bunları raporlama yükümlülüğü getirilmiştir.
Bu kapsamda, CSRD’ye tabi şirketler için kullanılmak üzere 31 Temmuz 2023 Tarihinde AB Komisyonu tarafından Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları (“ESRS”) kabul edilmiştir. Bu standartlar; iklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik dahil olmak üzere çevresel, sosyal, yönetişim konlarını içermektedir. Belirlenen bu standartların uygulanması halinde Yatırımcılar yatırım yaptıkları şirketlerin sürdürülebilirlik etkilerini anlamaları bakımından yeterli bilginin sağlanması söz konusudur. Bu kapsamda Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi tarafından getirilen sınırlı güvence taahhütlerini içeren yasal denetçileri ve diğer güvence sağlayıcıları desteklemek amacıyla Avrupa Komisyonon’nun talebiyle Avrupa Denetim Gözetim Kuruluşları Komitesi (“CEAOB”) oluşturulmuştur. CEAOB 30 Eylül 2024’te sürdürülebilirlik raporlaması üzerine Sürdürülebilirlik Raporlaması Üzerine Sınırlı Güvence Yönergeleri yayımlamıştır. Bu yönergeler, denetim sürecinde takip edilecek yöntemler ve uygulanacak prosedürlerle ilgili bilgiler içermektedir.
Sınırlı güvence, bir sürdürülebilirlik raporunun birtakım bölümlerinin doğruluğunu ve tutarlılığını değerlendirmek amacıyla gerçekleştirilen denetim faaliyetleridir. Sınırlı güvence, tam güvenceye karşılık daha kısıtlı güvence biçimlerinin içerir ve bu nedenle denetim sürecinde daha sınırlı sayıda test yapılmaktadır. Sınırlı güvence denetim, sürdürülebilirlik verilerinin genel doğruluğunu belirlemek için gerekli kontrolleri içerir. Denetimcinin rapor sonunda sunduğu bulgular, güvence sağlanan alanlarda makul bir güven düzeyi oluşturmayı amaçlamaktadır.
CEAOB’un yayımladığı yönergede, sınırlı güvence sağlama süreci adım adım tanımlanmaktadır:
Denetim Planlaması ve Risk Değerlendirmesi
Yönergede belirtildiği üzere denetim sürecinin başlangıcında, denetimciler tarafından risk değerlendirmesi yapılmalıdır. Bu aşamada, sürdürülebilirlik raporlamasının içerdiği finansal olmayan verilerde yanlışlık olma ihtimali taşıyan alanlar belirlenecektir. Riskin yüksek olduğu bu alanlar, denetim planı kapsamında odaklanılacak alanı belirtmektedir.
Denetim Prosedürleri ve Uygulamalar
Yönergede sınırlı güvence kapsamında uygulanan denetim prosedürlerinin, denetimin kapsamını ve amacını karşılayacak düzeyde olması gerektiği belirtilmektedir. Yönerge, denetimcilerin nicel ve nitel verileri analiz etmesini ve bu verilerin doğruluğunu değerlendirmesini öngörmektedir. Bu analizler sırasında kullanılan veri kaynakları, şirketin kendi sunduğu belgelerle sınırlı olabilmektedir.
Saha Ziyaretleri ve Görüşmeler
Yönergede denetim aşamasında saha ziyaretleri yapılması ve şirketin yönetim ekibiyle görüşmeler gerçekleştirilmesi önerilmektedir. Bu aşamalar, sürdürülebilirlik performansının merkezinde doğrulanması amacını taşımaktadır. Paydaşlarla yapılan mülakatların da önem arz edeceği belirtilmektedir.
Raporlama ve Bulguların Sunulması
Yönergede denetim sonuçlarının, sınırlı güvence sağlanan alanlardaki bulguları içermesi durumunda bir rapor şeklinde sunulacağı belirtilmiştir. Bu raporda, denetimcinin gözlemleri ve ulaştığı sonuçlar detaylandırılacaktır. Bulguların şeffaf bir şekilde raporlanması, denetim sürecinin güvenilirliği açısından önem taşımaktadır.
Sınırlı güvence prosedürü, denetimcinin sürdürülebilirlik raporundaki verilerin doğruluğu konusunda sınırlı fakat yeterli bir güvence vermesini sağlamaktadır. Yönerge, bu süreçte denetimcilerin denetim standartlarına uymasını ve denetlenen verilerin kaynağında doğrulanmasını şart koşmaktadır. Sınırlı güvence, tam güvence kadar kapsamlı bir doğrulama süreci sunmasa da, sürdürülebilirlik verilerinin temel düzlemde doğruluğunu sağlayacak yeterli kontrolleri içermektedir.
Yönerge, denetimcilerin uluslararası denetim standartlarına uyumunu sağlamaya yönelik adımlar içermektedir. Özellikle sürdürülebilirlik raporlamasının doğruluğunu etkileyebilecek risklerin önceden belirlenmesi ve denetim planına dahil edilmesi önemli bir gereklilik olarak öne çıkmaktadır. Bu noktada, denetimcilerin sürdürülebilirlik verilerini inceleme ve denetleme süreçlerinde uygun prosedürleri uygulamaları beklenmektedir.
Detaylı bilgi için:
- AB’ye Üye 17 Devlet CSRD Sürdürülebilirlik Raporlama Kurallarını Uygulama Konusundaki Başarısızlıkları Dolayısıyla AB Komisyonu tarafından uyarıldı.
Yeni Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifini (“CSRD”) ulusal yasaları kapsamında tam olarak dahil ettiklerini bildirmedikleri için 17 AB üye devletine Avrupa Komisyonu mektup göndermiş ve ilgili ülkeler hakkında ihlal prosedürlerini başlattığını duyurmuştur.
CSRD, AB’nin önceki Sürdürülebilirlik Raporlama Çerçevesi olan Finansal Olmayan Raporlama Direktifi’ne önemli ölçüde güncelleme getiren CSRD, sürdürülebilirliğe ilişkin açıklama yapması gereken şirket sayısını yaklaşık 12.000’den 50.000’in üzerine çıkarmıştır.
Yeni Avrupa Sürdürülebilirlik Raporlama Standartları’na dayanan CSRD; şirketlerin çevreye, insan haklarına, sosyal standartlara ve sürdürülebilirlikle ilgili risklere olan etkileri hakkında daha ayrıntılı raporlama yapmalarını zorunlu kılmaktadır. Direktif, 2024 yılı başından itibaren 500’den fazla çalışanı olan büyük kamu yararına faaliyet gösteren şirketler için yürürlüğe girmiştir ve ilk raporların 2025’te yayımlanması beklenmektedir. 250’den fazla çalışanı veya 50 milyon Avro üzerinde geliri olan şirketler için ise raporlama 2026’da başlamakla birlikte, borsaya kote KOBİ’ler ise bir yıl sonra bu zorunluluğa tabi olacaktır.
Üye devletlerin CSRD’yi ulusal yasalara dahil etme süresi 6 Temmuz 2024’te sona ermiş olup fakat Komisyon, 17 ülkenin henüz bu direktifi yasalarına dahil etmediğini belirtmiştir. Mektup gönderilen ülkeler arasında Belçika, Çekya, Almanya, Estonya, Yunanistan, İspanya, Kıbrıs, Letonya, Lüksemburg, Malta, Hollanda, Avusturya, Polonya, Portekiz, Romanya, Slovenya ve Finlandiya yer almaktadır. Komisyon, ihlal prosedürlerinin başlatıldığına dair “Bu yeni kuralların aktarılmaması durumunda, AB’de sürdürülebilirlik raporlamasının gerekli düzeyde uyumlu hale getirilmesi mümkün olmayacak ve yatırımcılar yatırım kararları alırken şirketlerin sürdürülebilirlik performansını dikkate alma konumunda olmayacaktır.” şeklinde açıklamada bulunmuştur.
AB’nin ihlal prosedürleri kapsamında, Komisyon, AB yasalarını uygulamayan üye devletlere karşı hukuki işlem başlatabilecek olup gönderilecek resmi uyarı mektubuna üye devletin yanıt vermemesi durumunda, Komisyon bu devlete yasaya uyması için gerekçeli bir görüş gönderebilecek ve ardından konuyu Adalet Divanı’na taşıyıp ceza uygulanmasını talep edebilecektir. Komisyonun mektupları gönderme kararından itibaren 17 üye devletin yanıtlaması ve aktarımı tamamlaması için iki aylık süre öngörmüş olup bu sürenin bitiminde gerekçeli görüşünü gönderebilecektir.
Detaylı bilgi için: