Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün Sözü Kobi’lere: Fikirleri Pazara Taşımak!
2000 yılından bu yana her yıl 26 Nisan’da kutlanmakta olan Dünya Fikri Mülkiyet Günü için Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü’nün (“WIPO”) bu yılki teması: “Fikri Mülkiyet ve KOBİ’ler: Fikirleri Pazara Taşımak!”
Bu vesile ile ticari hayatın ve ekonomik gelişimin ana aktörlerinden olan Küçük ve Orta Büyüklükte İşletmeler (“KOBİ”) için Fikri Mülkiyetin gerekliliğinden bahsederek Dünya Fikri Mülkiyet Günü’nü kutlamak ve Fikri Mülkiyet farkındalığına katkıda bulunmak isteriz.
FİKRİ MÜLKİYET NEDİR?
Fikri Mülkiyet kavramı temelde iki ana başlıktan oluşmaktadır: Telif Hakları ve Sınai Mülkiyet Hakları. Telif hakları olarak tanımlanan haklar; Türk Hukuku bakımından 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nda (“FSEK”) sayılan ilim ve edebiyat eserleri, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserlerine konu mali ve manevi haklar olup bu hakların korunması, başta “hususiyet” şartı gibi FSEK’in öngördüğü birtakım şartları haiz olmasına bağlanmıştır.
Sınai mülkiyet hakları ise yine Türk Hukuku bakımından 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’na (“SMK”) konu edilen marka, coğrafi işaret, tasarım, patent ve faydalı modele ilişkin haklar olup bu hakların korunması ve tescili de yine bazı şartların bulunmasına bağlanmıştır. Bu demektir ki her fikir, oluşturduğumuz ve/veya somutlaştırdığımız her düşünce fikri mülkiyet haklarına konu olabilecek nitelikte değildir.
Salt fikirler mevzuat tarafından koruma görmemekle birlikte bu fikirlerin, fikri mülkiyet haklarına konu edilebilmesi için her bir ilgili hak kapsamında “hususiyet, özgünlük, yenilik, ayırt edicilik, sanayiye uygulanabilirlik, buluş basamağı içermesi vb.” şartları haiz olması ve mevzuatın öngördüğü şekilde somutlaştırılması gerekmektedir.
FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ TESPİTİ VE TESCİLİ
Fikri Mülkiyet hakları; belirli koşulların sağlanması halinde yine mevzuatta belirlenen süreler kapsamında sahiplerinin tekeline bırakılan ve maddi olmayan (gayri maddi) haklardır. Telif hakları veya sınai mülkiyet haklarına konu olmasına göre bu hakların kendiliğinden veyahut tescil ile geçerlilik kazanması ve koruma altına alınması söz konusudur.
Örneğin; telif hakları eser sahibinin hususiyetini içermesi ve eserin vücuda getirilmesi koşuluyla kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Sınai mülkiyet haklarının ise gerekli şartları haiz olması halinde marka, patent, tasarım gibi haklar kapsamında tescil olunması esastır. Tescil olunmayan sınai mülkiyet haklarına ilişkin istisnai korumalar varsa da bu haklar bakımından asıl olan tescildir.
Telif haklarının ve sınai mülkiyet haklarının etkin şekilde korunabilmesi için ulusal ve uluslararası alanda yetkilendirilmiş Telif Hakları Genel Müdürlüğü, Türk Patent ve Marka Kurumu, Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü, Avrupa Birliği Fikri Mülkiyet Ofisi gibi birçok kurum bulunmaktadır.
Örneğin; sınai mülkiyet hakları bakımından Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde yapılacak tescil hak sahibine öncelikle Türkiye’de koruma sağlayacaktır. Hak sahibi isterse fikri mülkiyet haklarına ilişkin uluslararası sözleşmelerden de faydalanmak suretiyle uluslararası alanda birçok ülkede tescil ve koruma sağlayabilecektir.
Sınai mülkiyet haklarının tesciline ilişkin Türkiye Cumhuriyeti Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından KOBİ’lere sağlanan destekler yer almakta olup bu destek programları sayesinde KOSGEB’ten sınai hak tescilleri için 50.000-TL’ye kadar ödeme desteği alınabilmektedir.
FİKRİ MÜLKİYET BİLİNCİNİN ÖNEMİ
Gelişen teknoloji hayatın birçok alanına olduğu gibi ticarete de hız, kolaylık ve çeşitliliği dahil etmiştir. Nihai tüketici de dahil olmak üzere ticari hayatın aktörleri günümüzde yalnızca Türkiye ile sınırlı kalmamakta, ticari ihtiyaçlarını hem yurtiçi hem de yurtdışı kanallar ile karşılayabilmektedir. Bu durum, ticari hayattaki seçenek fazlalığını ve alıcının farklı ürün ve hizmetlere ulaşım kolaylığını da beraberinde getirmiştir.
Alıcıların ürün ve hizmetlere ulaşımındaki kolaylık ve seçeneklerdeki fazlalık ise ticari işletmeleri ve tacirleri “farklı” ve “yeni” algısının hâkim olduğu rekabet ortamında mücadeleye zorlamıştır. Nitekim farklılık ve yenilikten uzak, teknoloji ve inovasyona kapalı birçok ticari işletme, zamanla pazarın ihtiyaçlarının gerisinde kalmış, rekabet ortamına ayak uyduramamış ve ekonomik gücünü yitirmiştir.
Ticari hayattaki bu vb. olumsuz sonuçlar ile karşılaşmak istemeyen işletmeler ise yeniliği ve farklılığı sürdürebilir kılmak adına yatırımlarını AR-GE harcamalarına ve gayri maddi mal varlıklarının gelişimine yöneltmektedir. Zira, gelişen teknolojiyle birlikte işletmelerin maddi mal varlıklarından çok ticari sırları, know-howları, fikri mülkiyet hakları gibi gayri maddi mal varlıkları ekonomik değer kazanmaya başlamıştır. İşte bu gayri maddi mal varlıklarının işletme mal varlığına dahil edilebilmesinin ve rekabet üstünlüğünün sağlanabilmesinin en önemli yolu; fikri mülkiyet bilincinin oluşturulması, fikri mülkiyet haklarının tespiti, ticarileştirilmesi ve korunabilmesidir.
KOBİ’LERE ÖNERİLER!
1. İşletme Bünyesindeki Fikri Mülkiyet Haklarını Tespit Edin!
İşletme bünyesinde ortaya çıkan fikri mülkiyet haklarının, işletmenin gayri maddi mal varlığı değerlerine konu edilebilmesi ve ticarileştirilebilmesi için öncelikle tespit edilebilmesi gerekmektedir. Burada tespit ile kastedilen; işletme bünyesinde ortaya çıkarılan icadın, buluşun, ayırt edici işaretlerin, tasarımın vb. ürünlerin fikri mülkiyet haklarına konu edilip edilemeyeceğinin araştırılması, tescil başvuru süreçlerinin ve gerekliliklerinin değerlendirilmesi, tescil işlemlerinin yapılması gibi aşamalardır. Akabinde, söz konusu fikri mülkiyet hakkının üretime, pazarlamaya ve satışa konu edilmesi aşamalarının değerlendirilmesi ve takibi gerekecektir.
2. İşletme Bünyesinde Fikri Mülkiyet Hakları ile İlgilenecek Bölümler Oluşturun!
Bu aşamaların yeterince hızlı, sistematik ve sağlıklı ilerleyebilmesi için işletme bünyesinde bu vb. süreçleri yönetecek bölümlerin kurulması, yetkililerin belirlenmesi ve süreçlere ilişkin hukuki destek alınması son derece önem arz etmektedir. Öyle ki fikri mülkiyet haklarının herhangi bir hak başvurusuna konu edilip edilmeyeceğinin, ekonomik olarak işletmeye getirisinin, maliyetinin ve sürdürülebilirliğinin doğru değerlendirilmesi dahi işletmenin geleceği ve rekabet gücü bakımından kimi zaman hayati önem arz etmektedir.
Nitekim, bazı hak başvurularının yapılması aynı zamanda bu hakka konu buluşun tekniğinin de kamuya açıklanması ve yasal süreler sonunda söz konusu hakların koruma süresinin sona ermesi anlamını da taşımaktadır. Bu nedenle, söz konusu buluşun başvuruya konu edilmek yerine ticari sır olarak saklanıp saklanmayacağının kararı dahi işletmenin ekonomik gücünü etkileyecektir.
Yine fikri mülkiyete konu hakların lisans, franchise gibi sözleşmeler ile 3.kişilere kullandırılması veya devredilmesi gibi yollarla işletmeye ekonomik katkı sağlanması da işletmenin rekabetçi gücü bakımından değerlendirilmesi gereken bir başka husus olacaktır.
3. Konunun Uzmanlarından Hukuki Destek Alın!
Fikri mülkiyet haklarının ticarileştirilebilmesi ve işletmenin gayri maddi mal varlıkları arasında yer alabilmesi için bu hakların işletme bünyesindeki çalışan/personel de dahil olmak üzere, 3.kişilere karşı etkin bir şekilde korunması gerekecektir. Zira söz konusu hakların başkaları tarafından izinsiz kullanımı ve etkin bir şekilde korunmaması; zamanla hakkın sona ermesi, yeniliğini, ayırt ediciliğini, özgünlüğünü kaybetmesi gibi sonuçlara yol açabilecektir. Bu gibi olumsuz durumlarla karşılaşmamak, herhangi bir hak kaybına uğramamak adına gerekli hukuki tedbirlerin önceden alınmasını ve fikri mülkiyet bilincinin edinilmesini ve sürdürülmesini tavsiye ederiz.