Dijital Hizmet Sağlayıcılarının Sunmuş Oldukları Hizmetlere Erişimin Engellenmesine İlişkin Düzenleme İptal Edilmiştir.
07.12.2019 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 7194 sayılı Kanunun 1. maddesi ile dijital hizmet sağlayıcıları için “dijital hizmet vergisi” ihdas edilmiştir.,
Anılan Kanunun “Vergi Güvenliği” başlığını taşıyan 7. maddesinde ise;
“vergisel yükümlülüklerini süresinde yerine getirmeyen bu Kanun kapsamındaki dijital hizmet sağlayıcılarına veya Türkiye’deki yetkili temsilcisine, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi için ihtarda bulunulabileceği ve ikinci fıkrada; bu durumun Gelir İdaresi Başkanlığının internet sitesinde ilan edileceği, İlandan itibaren otuz gün içinde bu yükümlülüklerin yerine getirilmemesi hâlinde, dijital hizmet sağlayıcılarının sunmuş oldukları hizmetlere erişimin, bu yükümlülükler yerine getirilinceye kadar engellenmesine Hazine ve Maliye Bakanlığınca karar verileceği” hükme bağlanmıştır.
Ancak 2020 yılında Ana Muhalefet Partisi tarafından dijital hizmet sağlayıcılarının sunmuş oldukları hizmetlere erişimin engellenmesine yönelik düzenlemenin iptali için Anayasa Mahkemesine başvurulmuştur.
Anayasa Mahkemesinin 12.09.2023 tarih, 32307 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan E:2020/11, K:2023/98 sayı ve 18.05.2023 tarihli Kararında; “7194 sayılı Kanunun 7. maddesinin 2. fıkrasının birinci cümlesinin iptali ve bu kararın Resmi Gazete’de yayımından başlayarak 9 ay sonra yürürlüğe girmesi” hükme bağlanmıştır.
https://www.resmigazete.gov.tr/eskiler/2019/12/20191207-1.htm
Anayasa Mahkemesinin web sitesinde 12.09.2023 tarihinde yaptığı duyuruda;
“Dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişim engeli getirilmesine imkân sağlayan kuralın dijital hizmet sağlayıcılarının teşebbüs özgürlüğünü sınırladığı değerlendirilmiştir.
Dava konusu kuralla öngörülen tedbir dijital hizmet vergisi mükellefleri için getirilen özel bir vergi güvenlik uygulaması niteliğindedir. Dolayısıyla kural, vergilendirme faaliyetiyle hedeflenen kamusal yararın gerçekleşmesini temin etme amacına hizmet etmektedir. Buna göre kuralın anayasal bakımdan meşru bir amaca dayandığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan dijital ekonominin soyut mahiyeti nedeniyle geleneksel vergi sistemi ve kuralları bu sektörün etkin bir şekilde vergilendirilmesinde yetersiz kalmaktadır. Buna göre 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergilere ilişkin beyanname verme ve vergi ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeyen dijital hizmet vergisi mükellefi olan dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin engellenmesi, söz konusu yükümlülükleri yerine getirmeleri amacına ulaşma bakımından elverişli ve gerekli olduğu değerlendirilmiştir. Nitekim hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin engellenmesi, kural uyarınca bu yükümlülüklerin yerine getirilmesi anına kadar geçerli olacaktır.
Bununla birlikte kişilerin teşebbüs özgürlüğü ile vergi alacağının güvence altına alınması arasında makul bir denge kurulmalıdır. Bu bağlamda dava konusu kuralda öngörülen yaptırımın teşebbüs sahiplerine aşırı ve katlanılamaz bir külfet yüklememesi gerekmektedir.
Çağımızın temel araçlarından biri olan internetin işlevi ve sağladığı kolaylıklar gözönünde bulundurulduğunda fiziki olarak sabit bir işyeri bulunmayan, genellikle elektronik ortamda faaliyet gösteren dijital hizmet sağlayıcılarının vergisel yükümlülüklerini yerine getirmelerini sağlamak için yetersiz kaldığı anlaşılan geleneksel vergi güvenlik önlemeleri yerine tüm faaliyetlerini yürüttükleri internet sitesi üzerinden birtakım önlemlere başvurulması doğaldır. Bununla birlikte hukuken korunması gereken amaçla bu amacı gerçekleştirmek için kanunda tanımlı hukuki himaye yönteminin yani aracın orantılı olması aranmalıdır. Bu bağlamda eğer bireyin hak ve özgürlüklerine daha az zarar verebilecek bir tedbir varsa onunla yetinilmeli veya öncelikle bu tedbire başvurulmalıdır.
Bu çerçevede 213 sayılı Kanun kapsamına giren vergilere ilişkin beyanname verme ve vergi ödeme yükümlülüklerini süresinde yerine getirmeyen dijital hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin engellenmesi ise en ağır yaptırım olan internet sitesinin bütününün erişime engellenmesi anlamına gelmektedir. Halbuki kademeli bir vergi güvenlik tedbiri ihdas edilmesi mümkünken doğrudan erişimin engellenmesine karar verilmesinin hizmet sağlayıcılarına aşırı külfet yüklendiği, teşebbüs özgürlüğü ile kamu yararı arasında bulunması gereken makul dengenin bozulduğu değerlendirilmiştir. Bu itibarla kuralla teşebbüs özgürlüğüne getirilen sınırlamanın orantısız olduğu ve ölçülülük ilkesini ihlal ettiği sonucuna ulaşılmıştır.”
açıklaması yapılmıştır.
Anayasa Mahkemesi, iptal edilen Kanun hükmünün yürürlük tarihini; iptal kararına uygun olarak doldurulması amacıyla Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten başlayarak 9 ay sonrası olarak belirlemiştir.
Sonuç olarak, dünyada ekonomi ve ticari faaliyetlerin dijitalleştiği bir dönemde; hizmet sağlayıcılarının sunduğu hizmetlere erişimin engellenmesi yaptırımına yönelik düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından “teşebbüs özgürlüğüne getirilen sınırlamanın orantısız olduğu ve ölçülülük ilkesini ihlal ettiği” gerekçesiyle iptal edilmesi beklenen ve yerinde bir karar olmuştur. Şimdi, Gelir İdaresi Başkanlığı’nın bu konu hakkında atacağı yeni adım merak konusu.