Sağlık Hukuku Yazı Dizisi 2 | Tıp Hukuku Ekseninde Yaşanan Hukuki Sorunlar
1.Giriş:
Yazımızın ilk kısmında değindiğimiz üzere, tıbbi müdahalenin hukuki açıdan geçerli sayılabilmesi için hastanın teşhis ve tedaviden önce hekim tarafından bilgilendirilmesi ve aydınlatılması gerekliliğinden bahsetmiştik. Bu gereklilik aynı zamanda tıbbi müdahalenin hukuka uygun olması açısından da bir yükümlülüktür.
Zira, hastanın rızasının bilgilendirme ve aydınlatma yapılmadan alınması tıbbi müdahalenin hukuka aykırılığı ile sonuçlanacaktır. Bununla birlikte, bazı durumlarda hekimin bilgilendirme ve aydınlatma yükümlülüğünün ortadan kalktığını görürüz.
Bu yazımızda, hekimin bilgilendirme ve aydınlatma yükümlülüğünün hangi hallerde ortadan kalkacağını inceleyeceğiz.
2.Hekimin Bilgilendirme ve Aydınlatma Yükümlülüğü Hangi Hallerde Ortadan Kalkar?
Hekimin, hastayı bilgilendirme ve aydınlatma yükümlülüğü ve akabinde de rızasını alması kural olsa da birtakım istisnaları mevcuttur. Bunlardan ilki; acil durum hali ve hayati tehlikesi bulunan hasta olarak belirtilebilir.
2.1. Acil Durum Hali ve Hayati Tehlikesi Bulunan Hasta:
Acil durum ve hayati tehlikesi bulunan hasta ile ilgili olarak; Türkiye tarafından, 03.12.2003 tarih ve 5013 sayılı kanunla kabul edilen İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’nde de aşağıdaki düzenleme mevcuttur:
‘’Acil bir durum nedeniyle uygun rızanın alınamaması halinde, ilgili bireyin sağlığı için tıbbi bakımdan gerekli olan herhangi bir girişim zaman geçirmeksizin yapılabilir.’’
İlgili hükümden hareketle örneğin, büyük bir deprem felaketi yaşandığında ya da toplu bir kaza söz konusu olduğunda hekimin hastayı aydınlatma yükümlülüğünün olduğundan bahsedemeyiz.
Yine aynı şekilde, hastaneye tek başına, bilinci kapalı şekilde acil servisten giriş yapan hastanın durumunun acil olarak ele alınması ve hayat tehlikesi de göz önünde bulundurularak kendisinden herhangi bir rıza alınmadan tıbbi müdahaleye geçilmesi herhangi bir hukuka aykırılık teşkil etmeyecektir.
2.2. Hastanın Bilgilendirme Yükümlülüğünden Feragati:
Hekimin bilgilendirme yükümlülüğünün ortadan kalktığı ikinci bir hal ise; hastanın bilgilendirme yükümlülüğünden feragati olarak belirtilebilir. Bu durum hakkında hem Hekimlik Mesleği Etik Kuralları hem de Hasta Hakları Yönetmeliği’nde hükümler mevcuttur.
Hekimlik Mesleği Etik Kuralları madde 27’de aşağıdaki şekilde bir düzenleme söz konusudur:
“Hasta hastalığı konusunda bilgilendirilmek istemediğini belirtmişse, hekimin bilgi vermesi gerekmez. Ailenin haberdar edilmesi hastayla görüş birliğine varılarak yapılmalıdır. Bilinçsiz durumdaki hastalar için, yakınlarının bilgilendirilip bilgilendirilmemesine hekim karar verir.”
İlgili düzenleme gereğince, hasta tarafından teşhis ve tedavi konusunda bilgilendirmek istemediği belirtilmişse hekimin bilgilendirme yükümlülüğü ortadan kalkacaktır.
Yine Hasta Hakları Yönetmeliği madde 20 gereğince;
“…hasta, sağlık durumu hakkında kendisine veya ailesine veya yakınlarına bilgi verilmemesini isteyebilir.”
Söz konusu hüküm ile hastanın hem kendisi için hem de ailesi ve yakınları için bilgilendirme yükümlülüğünün yapılmamasını isteyebileceği düzenlenmiştir.
Burada önemli olan husus, hastanın bilgilendirilmeyi istememesi ile ilgili talebinin yazılı olarak alınmasının unutulmaması gerekliliğidir. Çünkü Hasta Hakları Yönetmeliği madde 20 gereğince, hastanın bilgilendirilmeyi istememesine yönelik kararının yazılı olarak alınması gerektiği düzenlenmiştir.
2.3. Hastanın Tedavi Sürecini Önceki Tedavi Süreçlerinden Biliyor Olması:
Hasta, hastalığı hakkında ya da kendisine uygulanacak olan müdahale hakkında yeterli bilgiye sahip olabilir. Bu durumda;
- Hastanın mesleki eğitimi,
- Hastaya yapılacak olan müdahalenin niteliği,
- Hastanın daha önceden başka bir hekim tarafından aydınlatılmış olması
Gibi hususların iyi değerlendirilmesi ve ele alınması gereklidir.
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından verilen bir kararda,
“… beynin içindeki urun alınmasına yönelik bir ameliyatın ağır ve ciddi bir ameliyat olduğunu hastanın bilmediğini kabul etmenin mümkün olmadığını’’ belirtmiştir.
Bu bağlamda, hasta tarafından bilinen riskler söz konusu ise hekimin bilgilendirme yükümlülüğünün olmadığını söyleyebiliriz. Örneğin, hasta hekim ise, hastaya yapılacak tedavi konusunda hekimin bilgilendirme yükümlülüğü söz konusu olmayacaktır.
3. Sonuç:
Bu bağlamda, hekimin bilgilendirme ve aydınlatma yükümlülüğünün de birtakım istisnaları olduğunu söyleyebiliriz. Bu istisnalar, yukarıda yer alan başlıklarda da değindiğimiz üzere; acil durum ve hastanın hayati tehlikesinin bulunması, hastanın bilgilendirme yükümlülüğünden feragati ve hastanın tedavi sürecini önceki tedavi süreçlerinden biliyor olması olarak belirtilebilecektir. Bu durumlarda, hastaya bilgilendirme yükümlülüğünün yapılmaması hali de tıbbi müdahaleyi geçersiz kılmayacaktır. Diğer bir anlatımla, tıbbi müdahalenin hukuka aykırılığı söz konusu olmayacaktır.